17

67 4 6
                                    

Son birkaç gün çok monoton geçmişti. Ne otopsi sonuçları bize duyurulmuştu ne de başka bir şey yaşanmıştı, günler bilinmezliğin eşiğinde sürüp gidiyordu. Devamsızlık bir süre kaldırılmıştı. Derse gitmeyen çok öğrenci vardı haliyle insanlar korkmuştu çünkü kimse tam anlamıyla intihar diyemiyordu. Bazen derslere gidiyordum çünkü tek başıma odada kafayı yemek istemiyordum. Bugünde derse gidecektim, Altay'ın dersi vardı. Kendime ne kadar yediremesem de onu görmek istiyordum. Biliyorum, dünyanın en aptalca hissi olabilir... Fakat ne yapayım? Engelleyemiyorum. Yataktan doğrulup terden alnıma yapışan saçları elimle çektim. Gece çok kasılmış olmam lazım ki boyun taraflarım da hep terlemişti. Kalkıp yüzümü yıkadım, duş alacak halim yoktu. Ne de çok çökmüştüm, nerede eski cıvıl cıvıl hallerim? Dolaptan tayt tişört ve sweat çıkardım. Taytı giyindikten sonra beyaz tişörtümü de giyindim. Üstüne de düz lacivert sweatimi giyinip saçımı gelişi güzel topuz yaptım. Yeterince makyaj yaptıktan sonra siyah spor ayakkabılarımı da giyinip çantamı aldım. Son kere odaya göz attıktan sonra kapıyı kilitledim. Karşı odadan çıkan kızların derin sohbetine kulak misafiri olmuştum.

''Otopsi sonucundan hiç bunu beklemiyordum, korkuyorum Sıla.''

Otopsi sonucu çıkmış mıydı?

''Pardon...'' Seslenişim ile ikisi de arkasını dönüp bana gülümseyerek baktılar. Gülümseyen insanları her zaman çok sevmişimdir.

''İstemeden kulak misafiri oldum da otopsi sonucu mu çıkmış?''

Gülen yüzleri yavaş yavaş solmuştu, usulca başlarını sallayıp birkaç adım atarak yanıma geldiler.

''Cinayetmiş.''

Şokla açılmıştı ağzım, gözlerim titremişti. Zorla yutkunarak konuşmaya çalıştım.

"İki- ikisi de mi?"

Korku dolu gözleriyle başlarını sallamışlardı. Koridor bomboştu, bizim dışımız da kimse yoktu. Yalnızca burada dört kişiydik. İkisi karşımdaki kızlar, biri ben, biri de ortama hakim olan korku... Korku öyle hakimdi ki şu an insan olabilecek kadar varlığını hissettiriyordu. Saniyelerce birbirimize bakmıştık. Bu sessizliği ben bozmuştum.

"Teşekkür ederim. Dikkat edin kendinize."

"Sen de öyle lütfen." Kızları başımla onaylayarak merdivenlerden inmeyi tercih ettim. Telefonu açarak Alaz'ı aradım. Uzun süredir görüşememiştik. Birkaç çalış sonra açmıştı. Nefes nefeseydi.

"Alaz?"

"Feray? Bir şey mi oldu?"

"Ne yapıyorsun?"

"Antrenman prenses, sen?"

"Ya derse gidiyorum da ben seni bölmeyeyim."

"Sorun değil benim için ama antrenör beni öldürecek gibi bakıyor."

Gülmüştüm. "Koş git."

"Dikkat et kendine güzelim."

Görmediğini bilsem de gülümseyerek başımı salladım. Biraz da olsa keyfimi yerine getirmişti. Kulaklığımı takarak korkulardan, dertlerden uzaklaşmaya çalıştım. Çok hızlı bir şekilde fakültenin oraya gittim. Biraz tempolu gitmiştim nefesimi dizginlerken etrafa göz attım. Çok kalabalık değildi, fakülte girişinin karşısındaki bankta Altay ile başka bir kadın gördüm. Kahve içip gülüşüyorlardı. Kadın güldükçe Altay'ın koluna dokunup duruyordu. Tüm bedenimi saran bir elektrik hissettim. Onlara durup bakarken arkadan çalan şarkıda bana hiç yardımcı olmuyordu.

Kaderimde bu da mı vardı?
Sevdiğimi başkalarıyla,
Göreceksem eğer kör olsun bu gözler...

Gerçekten hiç sırası değildi ya, kulaklığı bir hışımla çıkarıp çantaya attım. Gözlerim yanmıştı, göz yaşından değil bu sefer sinirdendi. Benim bu kadar sinirlenmeye gerçekten hakkım var mıydı?

Son Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin