16

74 5 0
                                    

Ayaklanacağım sıra beni şaşırtan bir mesaj gelmişti.

Altay: Aramızdaki her şeyi bir kenara bırakalım şu anda, olanları duydun değil mi? İyi misin? Sen etkilenirsin böyle şeylerden.

-Evet yani idare ediyorum sağ ol

Altay: Dikkatli olmanı istiyorum.

-Olurum

Altay: Bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden gel tamam mı? Başta da dediğim gibi eski şeyleri bir kenara bırakarak gel. Korkarsan, yalnız hissedersen, tehlikedeysen.

-Evet anladım teşekkür ederim

Altay: Lafı olmaz.

Gözlerimi kırpıştırırarak az önceki mesajlarımızı tekrar tekrar okudum. Benden vazgeçmemiş miydi? Neden merak ediyordu?

Yani bazen saçmalıyordum değil mi? Ben olsam ben de merak ederdim. Sonuçta bir geçmiş var ne kadar iyi ya da kötü olsa bir bağ vardı ve şimdi yaşanan olaylar basit şeyler değildi. Merak edip destek olacaktı tabii. Hemen kafam da bir şeyler kurmama gerek yoktu. Kesinlikle yoktu!

Günlük güneşlik hava sanki her şeyi hissediyormuş gibi bu alınan dehşet haberden sonra güneşini kara bulutlar arkasına saklamıştı. Artık hiç güneş ışığı yoktu ve her yer keskin rüzgar sebebiyle buz kesiyordu. Birazdan yüksek ihtimalle yağmur yağacaktı. Tıpkı vefat eden iki arkadaşımızın yakınlarının akıtacağı acı göz yaşları gibi, hiç durmadan akacaktı...

Bu sefer yağmur altında ıslanmak istedim ama birilerinin beni o şekilde görmesini de istemiyordum. O yüzden ormanlık alana doğru yavaş yavaş adımladım. Şimdi orası çamurlanacaktı o yüzden kimsenin olacağını sanmıyordum. Saatte öğle vaktini geçmişti ve hava bu saatlere rağmen o kadar karanlıktı ki akşam havası gibiydi.

Ormanlık alana yaklaşmışken yağmur çiselemeye çoktan başlamıştı. Yüzüme düşen her bir damla vücuduma titreme bırakıyordu. Bu sefer sıcak olan vücudum, soğuk yağmur damlaları ile birleşmişti. Bu soğukluk adeta yanan vücuduma bir nebze iyi gelmişti. Yağmur gittikçe şiddetini arttırırken ormanlık alana çoktan gelmiştim. Yalnız olmak istediğim için biraz daha derinlere doğru gitmiştim. Geldiğim yer gerçekten okuldan bağımsız bir orman gibiydi. Etrafım upuzun çeşitli ağaçlar ile kaplıydı. Hava kara bulutlar sebebiyle zaten kapalı olduğu için ortam daha bir çekici olmuştu. Oldum olası kapalı havaları sevmişimdir.

Çantamı ağacın dibine koyup ıslanmasını biraz da olsa engellemiştim. Yapraklar sebebiyle bazı ağaçların diplerine yağmur damlası gelmiyordu, tabii rüzgar esmedikçe.

Etrafa hızlı bir göz attıktan sonra kollarımı yana doğru açıp yağmurun beni ıslatmasına izin verdim. Bunca şey arasında birazcık huzur bulmaya çalışmam suç mu olurdu? Huzur bulmaya çalışırken bile neden kendimi suçlu hissediyordum? Ben kendimi neden suçlu hissediyordum onu dahi bilmiyordum. Bu durgun ruh hali gittikçe canımı sıkmaya başlamıştı. Bu dönem okul açılmadan önce en azından mutluydum. Bir yalan her şeyi buraya kadar nasıl getirebilir? Yalanın gücü hafife alınacak bir şey değildi.

Yağmur damlalarından bağımsız gözlerimden akan yaşları da silmemiştim. Yağmur damlaları ile bir bütün olmuşlardı. İkisi de damlaydı işte. İkisinin de kendilerince akma sebepleri vardı.

Aniden çekilmem ile ağzımdan ufak bir çığlık kaçmıştı. Büyük bir el hemen ağzımı da kapatmıştı. Çekilmenin verdiği refleks ile gözlerimi kapatmıştım. Birkaç saniye boyunca bir şey olmayınca gözlerimi açtım. Şaşkınlıkla karşımdaki kişiye baktım.

"Altay?" Yüzüme yapışan ıslak saçlarımı geriye doğru ittirmişti.

"Ne işin var burada, bu hava da?" Sesi, kibar olduğu kadar ciddi bir sorgu da içeriyordu.

Son Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin