22

49 4 0
                                    

Olabildiğince hızlı koşuyordum. Artık aldığım her nefes ciğerlerimi acı bir şekilde yakıyordu. Fakat şu an canımın acımasından daha büyük bir derdim vardı.

Koşarken arkama bakmıştım, kimse yoktu. Gerçi koşmaktan dikkat etmemiştim ama hiç ses de yoktu. Ellerimi dizime koyup soluklandım. O kadar zor nefes alıyordum ki bayılacakmışım gibi hissediyordum. Tüm vücudum uyuşmuştu, başım biraz dönmeye başlamıştı. Etrafa bakındıkça, etrafımda ne varsa hafiften kayıyor gibiydi. Elimi göğsüme koyup rahatlamaya çalıştım. Titrekçe aldığım nefeslerimin sonunda derin bir nefes alabildiğim zaman rahatlamıştım. Kendime geldiğimde etrafa tekrar baktım. Bu sefer nerede olduğumu çözmek için bakıyordum. Okulun içindeydim, kaybolacak halim yoktu. Geldiğim yoldan geri gitsem her şey çözülecekti ama sorun sadece yol değildi. Normalde yanan bahçe ışıkları şimdi yanmıyordu ve telefonum da yoktu.

"Yapabilirsin Feray. Bulabilirsin kızım."

Adımlarımı ters yöne çevirip dümdüz ilerlemeye başladım. Birkaç adım attıktan sonra yaprak sesi duydum. Sesi duyduğum yöne başımı hızlıca çevirdim. Kimse yoktu.

"Kedidir Feray, köpektir ya da sakin ol kızım."

Önüme dönmemle başımı sert bir yere çarptım. Korku tüm vücudumu esir almıştı. Nefesim yine düzensizleşmişti. Ne geri çekilecek kadar cesaretim vardı ne de yüzüne bakacak kadar... Gözlerimi sımsıkı kapatıp ölmeyi bekledim sadece, yolun sonuydu...

Vücuduma sımsıkı sarılan eller ile gözlerimi şokla açtım ve sonra yüzüme bir gülümseme eklendi. Buradaydı, gelmişti.

"Buldum seni bebeğim."

Çok geçmeden bende kollarımı ona sardım. Korkudan titriyordum. Bunu hissetmiş olacak ki daha çok imkanı varmış gibi sarıldı. Vücudunun sıcaklığı, vücudumun soğukluğu ile birleşmişti. İkimiz de titremiştik.

Beni kendinden uzaklaştırıp, çenemden nazikçe tutup ona bakmamı sağladı. Hiçbir şey demeden yanaklarımdan tuttu ve baş parmağı ile göz yaşlarımı sildi. Sahi, ben ağlıyor muydum?

Sağ baş parmağı dudaklarıma geldi. Orada da yavaş yavaş gezindi. Parmağının sıcaklığı dudağımı ısıtmıştı. Parmağını tekrar yanağıma götürdüğünde dudağım fazlasıyla üşümüştü. Onun sıcaklığına çok kolay alışıyordum... Çok geçmeden sımsıcak dudakları ile tekrar ısıtmıştı dudaklarımı...

Çok sürmedi öpmesi, sadece ben buradayım demek içindi. Dudaklarımdan ayrıldı ve beni kucağına aldı.

"Bana gidiyoruz."

Gözlerine şaşkınlık ile baktım.

"Ama Altay..."

"Şşş sana bir seçenek sunmadım. Seni daha fazla kendimden uzakta tutamam, tehlikedesin."

Başka seçeneğim yoktu. Haklıydı. Başımı usulca salladım ve göğsüne sığındım.

***

Havaya kaldırıldığımı hissettim. Gözlerimi tam açamamıştım ama en son gördüğüm şey Altay'ın alnımdan öpmesiydi.

(Altay)

Ya ona bir şey olsaydı? O zaman ne yapardım? Onun korktuğu kadar korkmuştum. Onsuz yaşayamazdım. Biz birbirimizi var ediyorduk ve şimdi onun ölüm tehlikesi altında olması... Beni deli ediyordu.

Onu yatağıma nazikçe yatırdım. Yatak ile buluştuğunda her zamanki uyku pozisyonunu aldı. Gülümsemiştim. Üstünü örtüp mutfağa indim. Kristal bardağa şarap koyup salondaki camın önüne geçtim. Işıl ışıl parıldayan aya bakarak içkimi yudumluyordum. Acıyı ancak acı dindirebilirdi. Feray'ı bulana kadar yaşadığım acı aynı şarap içmek gibiydi. Beni aradığında başlayan korkum onu bulunca son bulmuştu. Şarap gibi, aldığım yudum boğazımdan geçene kadar acı veriyordu ama en nihayetinde sonuç tatlıya bağlanıyordu.

Son Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin