14

73 4 0
                                    

Hocamız sağ olsun kesintisiz iki saat ders işlemişti. Yaklaşık bir saat aralığımız vardı sonra da Altay'ın dersi vardı.

Her şey bir kenara danışman hocalar ile herkesin konuşma yapması lazımdı. Malum geçen biz yapamadık, benden ne isteyecekti ne önerecekti öğrenmem lazımdı. Sonuçta onun gözetimi altında olacaktım. Karşımda kim olursa olsun başarılı bir öğrenci olarak görülmek istiyordum. Adımlarımı yavaşça sınıftan çıkararak hocaların koridoruna çevirdim. Yine bir şeyler olacak gibi hissediyordum, olmazdı umarım.

Altay'ı kapısının önüne geldiğim yavaşça tıklatmıştım. İçeriden tok bir sesle gelmem söylenmişti. Kalbimin ritmi aniden hızlanmıştı. Heyecandan değildi, olamazdı. Yüksek ihtimal stresin verdiği bir çarpmaydı.

Odaya usulca girdiğimde kafasını kaldırıp kimin geldiğine bakmıştı. Yine sevgi nidaları ile kalkıp yanıma gelmesini beklemiştim doğrusu, hep yaptığı şeydi. Fakat sadece gözlerime durgunca bakıp bilgisayarına indirmişti gözlerini. Sıkıntılı bir nefes vererek kapıyı kapatmıştım.

"Altay."

"Hocam." Hocam kelimesini bastırmıştı. Bu sefer kaşlarım şaşkınlık ile çatılmıştı. Şaşkınlığımı gizlemek adına yaptığına uyum sağladım.

"Altay Hocam." Sesimdeki ima ile kafasını kaldırıp bana bakmıştı. Çok durgun ve duygusuz bakıyordu. Neydi bu şimdi?

"Bir sorun mu var Feray?"

Ellerim birbirine bastırmaktan terlemişti. Kuruyan dudaklarımı birbirine bastırıp ıslatmıştım.

"Şey, geçen sefer konuşamamıştık. Danışmanlık hakkında."

"Doğru, bir karmaşıklık olmuştu değil mi? Senin danışmanlığını Münevver hocaya verdim."

"Ne?" Bu sefer ki şaşkınlığımı gizlemek mümkün değildi.

"Ne oldu? İstemeyen bir öğrenciyi zorlayamam." Benimle dalga geçtiğini düşündüm bir an, her an kalkıp yanıma gelecek intikam aldım diyecek diye bekledim. Yanlış anlaşılmasın bu benim istekli beklentim değil. Bu beklentilerim alışkanlık yüzünden. Koca bir alışkanlık. Bunca zaman sürekli yaşattığı şeyler istemsizce alışkanlık olmuştu ve bir anda kesmesi de beni sürekli şoka uğratıyordu.

"Pekala, haklısınız. İyi günler."

Daha fazla uzatmadan odadan çıkmıştım. Kapısını hiçte yavaş olmayacak şekilde kapatmıştım. Şu köşe duvara çöküp ağlama isteği dolmuştu içimde. Fakat burada her an biri görebilirdi. Başımı yukarı kaldırarak derin derin nefesler alıp verdim. Neden ağladığımı bilmiyordum demeyeceğim. İnsanın biraz kendine dürüst olması gerekirdi. Benim şu an ağlama sebebim onu hala sevmemden kaynaklıydı.

Evet, onu seviyordum. Nasıl vazgeçebilirim ki? Nasıl yaparım? Bir insan kendini adadığı birinden nasıl kolayca vazgeçebilir? Yapamam işte. Ben yapamam en azından ki yapamadım zaten. Halen seviyorum evet ama ondan vazgeçmeye kararlıydım da fakat benimki yavaş yavaş olacak bir şeydi. Altay ise beni sürekli barışmaya zorlarken bu kolay olmayacağı için ilgisini üstümden çeksin istedim. Fakat o ilgisini çekmeyi bir kenara bırakıp direkt olarak sevgisini çekti. Yani o öyle kolay vazgeçti ki... Gözlerinde tek bir sevgi kırıntısı göremiyordum. Hele sesinde tek bir naiflik yoktu. Benim şu an ağlamama sebep olan şey buydu. Verdiğim sevginin karşılığını alamamam, hayal kırıklığına uğramam...

Belki böylesi daha iyi olacaktı. Yani bir anda her şeyin kesilmesi en iyi yöntem olabilirdi. Mecbur olarak bu ani şeylere alışmam gerekecekti. Demek ki Altay bundan sonra böyle davranacaktı. Ne kadar zorlansam da buna ayak uydurmak zorundaydım...

Son Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin