1.6 - SON DAKİKA SÜPRİZİ

217 21 67
                                    

Değişmeyen tek şey...


Coşkun'un ölümü geçmişin intikamına son verirken geleceğin intikamına çanak tutmasın, kardeşinin de bir 20 yıl kin ve nefretle yaşamasın diye ölümünde Ege'yi kızına emanet eden Uluöz, yüzüğünü çıkartıp ona vermişti. Üzerinde ağaç motifi olan bu yüzük aile yadigarlarıydı ve sonraki liderin temsiliydi.

Günlerdir kanlı bu yüzüğe bakan Beril odasından çıkmadığı için onu sahibine teslim edememişti. Babası olduğu için mi, Ege'yi babasından sonra abisinin de alınmasına sebep olduğu için mi bilinmez bir utançla kendini duygularının savaşına teslim eden kız hiçbir şeyden haberi olmayan babasının yüzüne de bakamaz olmuştu.

Haldun, yangının travmasını yaşadığını söyleseler de kızının daha 10 yaşında bile ne kadar güçlü olduğunu, güçlü kalmak zorunda kaldığını bildiği için Beril'in başka bir derdi olduğunu anlamıştı. Meltem'in de garip davranışlarının bunu doğrular nitelikte olması 1 hafta geçmesine rağmen dilinden düşmüyordu.

"Yok. Başka bir şey oldu Metin. Meltem de çok tuhaf. Normalde yüz defa eve gelip giderdi ama bir kere bile Beril'i görmeyip Fabrio'yu yollayıp durdu" diyen Haldun söylenerek yaptığı kahvaltısını eliyle iterek sandalyesinde yaslandı.

"Ben de öyle olduğunu düşünüyorum Haldun" dedi Metin. 10 yıl beraber yaşadığı, büyüttüğü kızı ilk defa bu kadar darmadağın görüyordu. "Ama Beril üstüne gidilmesinden hiç hoşlanmaz. Hazır olduğunda mutlaka anlatacaktır. Şimdilik kendi haline bırakalım."

"Üzerine gittiğimiz yok Metin ama 1 hafta oldu."

Coşkun'un ölümünün üzerinden bir hafta geçmiş ve çoktan gömülmüştü. Suçlusunun Sala ailesi olduğunu bilen Uluöz'ler sessizliğini korusa da bir şey planladığını hissettiriyordu. Aralarının bozulmasını fırsat bilen Ramazan, abisinin de geri dönmesiyle camiayı ufaktan uyandırıp eski hâkimiyeti sağlamak için evden ayrılırken Haldun, Metin ve Beril doğanın içinde sakinliklerini koruyordu.

"O olay yüzünden doğum gününü kutlayamadık. 4 Eylül'ü sevmiyor ama ben yine de sen yokken hep kutladım" dedi Metin. Beril onun kızı gibiydi ve Haldun'u aratmamak için elinden geleni yapmıştı. "Aramızda ufak bir kutlama mı yapsak? Hem keyfi yerine gelir belki."

Konuşmalara kulak misafiri olmuş bahçe kapısından içeri giren Fabrio "Günaydın" dedi. Metin onun aniden ortalardan belirmesine göz devirirken çayından aldığı son yudumla konuştu. "Bir gün kafam atarsa seni haneye tecavüzden içeri attırırım Fabrio! Kapı diye bir şey var. Ha yok şikayet etmezsem bile kaza kurşununa gideceksin. Dikkat et!"

Fabrio yanlarına gelip ağzına bir zeytin attı. "Suçumuz büyük Metin abi. Bu yanında çok ufak kalıyor. Kaza kurşununu tercih ederim."

"Deli bu çocuk" diyerek masadan kalkan Metin kendine çay koymaya gitti. "Sen de ister misin deli oğlan?"

"Metin abi sen bana aşık mısın? Seviyorsun beni itiraf et." Metin'le uğraşmayı seven genç adam sınırı aşmaktan hiç çekinmiyordu. Kızını düşünüp masadaki sessizliğini koruyan Haldun, Metin cevap vermeden konuşarak "Meltem mi yolladı seni yine?" diye sordu.

"Hayır." Fabrio bir haftadır bu eve hiç Meltem'in isteği üzerine gelmedi. Meltem kızını merak etmiş olsa bile üvey oğlundan böyle bir şey istememişti. Çünkü sakladığı gerçeğin ortalara saçılmasından ve Haldun'un tepkisinden korkuyordu. Fabrio daha çok Beril'in durumundan endişe duyarak her sabah eve uğruyordu.

Metin "Beril için buraya geliyor olmasaydın çoktan o kaza kurşununu yemiş olurdun Fabrio! Bunu bil ve ona göre davran" diyerek masaya oturdu. Haldun kızının yanına çıkmak için kalkarken Fabrio asıl konusuna gelerek "Bugün de çıkmadı mı odadan?" diye sordu.

BABA VE KIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin