İlayda Efseryan
"Bu daha ne kadar böyle devam edecek?.." dedi annem. Babamın "Bilmiyorum sultanım..." dediğini duydum. "Beyim, şunların güzelliğine bak. Ben çok korkuyorum. Ya ileri de bu şekilde olmazlarsa? Ya ileri de bizi toparlayan meleğimiz yine giderse?.." dedi annem. "Ağzını hayra aç hanım, düşünme böyle şeyler." dedi babam.
"Hadi şu beş ucubeyi uyandıralım." dedi sonra. Gözlerimi aralamama fırsat kalmadan birilerinin üzerime çullandığını hissettim.
Daha doğrusu üzerimize. Çünkü onların hemen ardından Agir kahkaha atmıştı ve abimlerin aynı anda "Of Agir!" diye bağırdığını duydum.
Bir anda bacağıma yediğim tekme ile hızla doğruldum. "Agir!" dedim bir anda. Zalımın evladı çok sert vurmuştu.
Bu tekme karnıma gelmediği için kendimi çok şanslı hissediyordum.
Agir benim sesimi duyunca gülmeyi kesip bana baktı. Abimler de hayıflanmayı kesmişlerdi. "Kanat?" dedi Agir. "Ne?" dedim.
Ne saçmalıyordu bu? Benim artık kanatlarım yoktu ki.
"Yemin ederim orada şekilli kanatlar oldu!" dedi arkamı gösterirken. Arkama baktım. Bir şeyin varlığını hissediyordum ama göremiyordum.
"Çıkın." dedim sadece. Orada hiçbir şey yoktu. "Üzerimi giyinip geleceğim. Acıktım." dedim başımı önüme eğerken. "Tamam." dedi Oflaz abim. Ona baktım. Bana bakmıyordu.
"Ama unutmadık. Seninle sonra konuşacağız küçük hanım." dedi. Sonra herkese dışarıyı işaret etti. Annem ve babama baktım. Annem bir elini babamın koluna sarmış bir elini yumruk yapmış ve göğsünün üzerinde tutuyordu. Babam diğer kolunu onun etrafına sardı.
"Aranızda ne olduğunu ben de duymak isterim." dedi bana bakarak. "Anlatacağım..." dedim. Başlarını sallayıp dışarı çıktılar. Yataktan kalktım. Boy aynasına yöneldim.
Dönüp arkama baktım. Yoktu. Agir ne görmüştü bilmiyorum ama hiçbir şey yoktu. Kanatlarımızın çıkması da epey zordu. Belki de bir daha çıkmazdı, bunu kestiremiyordum ve bu bana daha çok acı veriyordu. Ne olursa olsun kanatlarımı hep çok güzel bulmuş ve sevmiştim ben. Orada yaşadıklarımın tesellisiydi onlar.
Balkondan gelen ses ile oraya baktım. Yine o gelmişti. Sürgülü kapıyı işaret etti. Gidip kapıyı açtım. Ona tokat atmak için hareketlendim ancak bileğimi tuttu.
"Bunu hak edecek bir şey mi yaptım?" dedi sırıtarak. Ben bir şey diyemeden bir kişi daha balkona indi. "Yanlış sularda yüzüyorsun Arel." dedi. Bileğimdeki eli gevşedi. Sonra bir anda geriye çekildi. Yavaşça arkasını döndü.
"İlayda?" dedi şaşkın bir şekilde. Sonra bana baktı. Ardından tekrar ona baktı. Sonra bir adım attı ona doğru. Elini uzattı. Daha sonra yanlış yapmış gibi elini geri çekip geriye adımladı.
Balkonun demirliklerine yaslandı. "Gerçekten sen misin?" dedi onu incelerken. O İlayda ise yüzünün yarısını kaplayan maskeye rağmen gülümsedi.
"Benim..." dedi. Elini havaya kaldırdı. Tam o sırada eli havadayken yok olup geri geldi. Korkuyla bir adım geri gittim.
Tamam belki de korkulacak son şeydi ama artık bünyem kaldırmıyordu. Arel bileğinden dirseğine kadar gelen şey ile uğraştı ve ortaya çıkan şeyi ona uzattı.
Bu sırada ellerinin titrediğini fark ettim. İlayda onu alıp ona anlamsız bir şekilde baktı. Bunu fark etmiş gibi "Ayrışmayı önlüyor..." dedi.
Arel niye böyle olmuştu anlayamamıştım. Belki de ölümünü gözleriyle gördüğü sevdiğinin karşısında olmasının şokundaydı.
İlayda bileğine taktı. Ardından elini ona uzattı. "Evet bay örümcek! Şoktan çıkma zamanı. Konuşmamız gerekiyor." dedi. Neden sonda beni işaret etmişti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSERYAN AİLESİ
Chick-Litİlayda... Yedi yaşında deney için çocuk kaçıran bir çete tarafından ailesinden koparılmış genç kız. Deneylere olumlu sonuç veren gençlerden biri. Kamufle olabilen bir peri. İsminin anlamı gibi bir su perisi... 17 yaşında çetenin elinden kaçtıktan so...