Onun liderliğinde ilerliyorduk. En ufak bir sesin olmadığı binanın etrafını sarmıştık. Bırak ses çıkarmayı kendi aramızda konuşmaya nefes almaya bile korkuyorduk.
Bunun sebebi ondan çekinmemiz ya da bize verilen görevin zorluğundan mıydı emin değildim.
Emin olduğum tek birşey vardı o da onun bu operasyonun sorumluluğunun kendisine verilmiş olmasından mı yoksa Alaz'ı bulmuş olmasına rağmen Alaz'ın tüm o tuhaf hâllerinden kendini sorumlu tutmasından dolayı mı operasyon için buraya geldiğimizden beri bize emirler vermek dışında bulabildiği her fırsatta bizi azarlamasıydı.
Onunla benim aramda bir adımlık bir mesafe vardı. Elimde uzun namlulu silahım eğitimli bir askerin yapması gerektiği dizlerimi hafif bükmüş ben ve arkadaşlarım operasyon için diğer özel eğitimli adamlarla birlikte üzerimizdeki kurşun geçirmez yeleklerimiz ve son teknoloji kamuflaj kıyafetlerimizle onu takip ediyorduk.
Geldiğimiz yer..... Onun buraya geldiğimiz de bize sözünü ettiği yerdi. Kameraların kör noktası.... Gerçekten de haklıydı. Kameralar burada bizi çekemezdi.
Bize vereceği emri tahmin etmek zor değildi. Onu tanıyan herkes sıradaki hamlesini tahmin edebilirdi.
Durdu. Elini havaya kaldırıp bizi takip eden ekibe ilerideki bir noktayı işaret etti. İki gruba ayrılmamızı istiyordu.
Onun işaretiyle bizimle birlikte gelen ekibin bir kısmı ellerindeki uzun namlulu silahlarla bizden ayrılıp onun işaret ettiği yere doğru ilerlemeye başladı.
Yeniden yürümeye başladı. Onunla birlikte biz de yürümeye başladık. Binanın etrafında dolaşıp paslı demir bir kapının önünde durdu.
"Kapı kilitli olabilir Korel."
"Emin misin Yavuz Miralay?"
"Dalga mı geçiyorsun Korel? Kapı kapalı bu da kilitli olduğu anlamına gelir."
"Her zaman düz mantık bir adam olduğunu söylemişimdir sana Yavuz Miralay bu söylediklerinle bir kez daha haklı olduğumu gösterdin bana. Tebrik ederim. "
"Hani isimlerimizi söylemek yasaktı Korel?"
"Kurallar Yavuz Miralay... Kurallar bozulmak içindir."
"Aptal herif şimdi sana söyleyeceğimi bilirdim de."
"Siz iki prenses orada durmuş kendi aranızda ne konuşuyorsunuz? Çay saati geldi de benim mi haberim yok?"
"Kapa çeneni Azat!...."
"Aynı anda aynı şeyi söyleyince korkutucu olduğunuzu düşünüyorsanız size kötü bir haberim var korkutucu değilsiniz."
"Azzzaaatttt!....."
"Yalnız çay saati dediğimde aklıma elinde uzun namlulu silahları ile çay saatine katılan sizin gibi iri kıyım iki kişi gelmemişti."
"Senin elindeki ne Azat? Kürdan mı?"
Azat'ın beni alt etmek için aklına ilk gelen şeyi söyleyeceğini biliyordum.
Azat bana ondan beklediğim o cevabı vericekken duyduğumuz gürültülü kapı açılma sesiyle hepimiz aynı anda kapı sesinin geldiği yere doğru dönüp baktık.
Yüzünde siyah kar maskesi olan bir adam dakikalar önce kilitli olduğunu iddia ettiğim paslı demir kapıyı açmış elindeki silahı da bize doğru doğrultmuştu. Elinde tuttuğu silahı kullanacaktı. Onun bunu yapmasına izin veremezdik.
Ona en yakın Korel ve bendim. Ya ben ya da Korel onun elindeki silahı elinden almalı gerekirse onu etkisiz hâle getirmeliydik.
Paslı demir kapının önünde duran o adama doğru atılıcakken Korel benden önce davranıp o adamın silah tutan elinin bileğini büküp silahı elinden düşürmesini sağladıktan sonra adamın burnuna dirseğiyle vurup adamın kaçmasını engellemek için adamın bedenini kendi bedenine hapsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
365 ( + 24 )
RomanceBir skandal ne kadar büyük olabilirdi? Otel odasında bir kadınla basılmak tüm siyaset hayatınızı bitirir miydi? Bir bakan ve gözü kara bir kadının yolları kesişirse ne olurdu ya da nelere sebep olurdu? Korel Alparslan tüm hayatını manşetlerden uzak...