"Panik onu taşıyacak bacaklardan çok daha hızlı olduğundan, kaçanın ayakları koşarken birbirine dolanır."
Ah Azra ah! Zamanla yarışmayı ne zaman başarabildin ki; sıfırdan 20'ye 15 saniyede çıkan bir asansörle başa çıkabileceksin? Ne oldu şimdi, ne geçti eline? Daha iki gün önce seni hocanın maşası olarak gören bir adamın karşısında açıklayamayacağın bir durumla çıkmadın mı? Giy kabanını, bağla kuşağını sıkı sıkı. Kimse görmesin düğmelerini nasıl iliklediğini değil mi? Ama sen "ben yaparım" dedin bir kere. Yazıklar olsun şu senin içindeki yersiz öz güvene...
" Arda? Azra? Siz..."
" Metehan bey açıklayabilirim. "
" Neyi? "
" Elbette ki şu saçma durumu. "
" Durumun saçma olduğunda hemfikirsek sorun yok o zaman canım. İşiniz bitmediyse stop düğmesine de basabilirdiniz. "
Beynimden vurulmuşa dönmek yerine beynimden vurulsaydım daha az canım sıkılabilirdi. Ama hala bendeki bakışlarını çekmeyen yabancıya bakıp bu durumdan bizi kurtarmasını beklemek de açıkçası zavallıca bir hareketti. Bakışlarını takip ettiğimde gözler önünde olan göğüslerime baktığımı görünce, annemin deyimiyle tellerim birbirine değdi.
" Sen hala nereye bakıyorsun be adam? "
" Afedersiniz bir an dalmışım. Şey, ama yanığınız epey ciddi görünüyor, bir an önce baktırsanız iyi olur."
"Sizi ilgilendirmez, ben kendim baş edebilirim. Lütfen benimle ilgilenmeyi kesin de kendi kendine çıkarımlar yapan beyfendiye işin aslını açıklayın. Müsaadenizle artık çıkmak istiyorum bu lanet yerden."
Acısını umursamadan elimdeki kabanı göğsüme bastırıp lavaboya doğru ilerledim. İlerlerken de kendime sövüyordum. Bir rezillik yaşamam için kesinlikle başkalarına ihtiyacım yoktu. Hiçbir şey yapmadan hatta mağdur olan taraf olmama rağmen yine insanlara kendimi rezil etmeyi başarabiliyordum. Ama sinirlendiğim asıl şey başkaydı. Karşısındakini dinlemeden, kafasındaki düşüncede direten ve durumu gördüğüne göre yoran insanlardı. Karşı cinsle bindiğim bir asansörde, yakam normalden açık diye aklına aşna fişneden başka bir şey gelmeyen fesat insanlar yüzünden değil miydi kadın olarak yaşadığımız tacizleri anlatamayışımız? Sinirden genzim yanmaya ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Ellerimi soğuk suyla ıslatıp nefesimi kesecek kadar canımı sızlatan yanıklara değdirdiğimde ağzımdan bir hıçkırık yükseldi. Fayans duvarlara çarpıp kulağıma dolan ses ile ağlamam daha da şiddetlendi. Bir süre daha oyalanıp sakinleşmeyi bekledim ama paravanın arkasında kalan kapının açılma sesini duyunca kimse bu halimi görmesin diye derhal kapı yönünün tersine doğru döndüm. Ancak kapıdan tanıdık bir ses daha geldi. Gelen her kimse kilidi de çevirmişti. Duyduğum sesle nefesimi tutup kimin geldiğini anlamaya çalıştım. Ayak sesleri paravanın arkasında durdu.
" Azra müsait misin? "
" Metehan bey? "
" Benim. Müsait misin, seninle konuşmam lazım. "
" Burada mı? Dışarı çıkmamı bekleseydiniz keşke. Şu an konuşmak için hiç uygun bir yer değil burası. Mazallah biri gelir, bizi burada yalnız görürse yanlış şeyler düşünebilir. Sonuçta insanlar karşılarındaki hakkında istedikleri şeyi düşünmekte özgür, öyle değil mi? Hem de düşündükleri baştan sona yanlış olsa bile."
Kendimi tebrik etmem lazımdı ama şu an ciddiyetimi bozamazdım. Pek iyi laf sokmuştum kendilerine. Muhatabım derin bir nefes alınca bir özür geleceğini bekledim haliyle. Beklediğim de oldu.