Neredeyse yarım saattir oturduğum deri koltuk, pantolonum ve kaba etlerim arasında garip ve rahatsız edici bir nemlilik hissine sebep olmuştu. Deri koltukları işte bu yüzden hiç sevmiyordum. Sanki misafirlerine bir an önce kalkıp gitmeleri için baskı uyguluyor gibiydiler. Dosyaları elimden alıp oyalanmam için söylediği ikinci kahvenin de dibini görmüştüm ama ne telefon görüşmelerinin ne de evrak işlerinin bir türlü sonu gelmemişti. Dersin sonuna doğru biti kanlanan ilkokul talebeleri gibi oflayıp pufladığımı fark etmemiştim bile.
" Çok mu sıkıldın? "
" Ha? Yook sıkılmadım da, daha ne kadar bekleyeceğim Metehan bey. Cengiz abiye de ayıp oldu. Benimle bir işiniz yoksa gitsem mi artık? "
" Cengiz abi mi? "
" Evet Cengiz abi. Hani beni buraya getiren şirket şoförü var ya o. "
" Öncesinde tanışıyor muydunuz?
" Yoo bugün tanıştık ama bundan sonra öz abim olur kendisi. Çok iyi anlaştık. "
" Anlaştınız demek. Şirket bünyesinde kendine yakın bulduğun ilk insanın, şirket binasında bile doğru dürüst durmayan bir çalışan olması ne kadar ilginç değil mi? "
" Kimseyle anlaşamadığımı da nereden çıkardınız? "
" Yapma Azra. Tam bir hafta boyunca bir camın arkasından da olsa her şeyi gördüm. Hiçbir kat çalışanıyla ortak aktiviten yoktu. Genelde iş harici zamanlarda kendi başına vakit geçiriyordun. Bunu fark etmek için çok da dikkatli olmak gerekmiyor."
" Kat çalışanları iyi hoş da Metehan bey, kafalarımız pek uyuşmadı. Daha yeniyiz tabii ama ben ilk etapta ısınamadığım birine sonrasında da çok kolay ısınamıyorum maalesef. Tabii bu demek değil ki iş saatlerinde gerginlik yaratıp, disiplinsiz bir ortam oluşturacağız. Her birimiz pozisyonlarımızın hakkını vermeye çalışıyoruz, bundan emin olabilirsiniz efendim. "
" Bundan emin olmasam hiçbiriniz o pozisyonlarda olamazdınız Azra. Size güvendiğim, iş disiplininizden emin olduğum için oradasınız. Şimdi gelelim yaklaşık 40 dakikadır burada boş boş oturmanın sebebine. Ben harıl harıl bir şeyleri düzenlemeye çalışırken sen bekliyorsun çünkü iki saat sonra uçağımız var. "
" An.. anlamadım ne uçağı Metehan bey? "
" Sabah aldığım habere göre, Elif'in doktoru onu Türkiye saatiyle 04.30'da uyandırmayı planlıyormuş. Bu da yaklaşık 13 saatlik uçak yolculuğu ve orada yapacağımız 2 buçuk saatlik kara yolculuğu için neredeyse başa baş vaktimiz var demek oluyor. Sana emrivaki yaptığımın farkındayım ama önümüzdeki bir hafta boyunca Amerika'da bulunmam gerekiyordu ve Elif'in uyandırılacağı haberini alınca da orada olmak isteyeceğini düşündüm. "
" Elbette bunu her şeyden çok isterim Metehan bey. Ama ailemin haberi olmadan böyle bir şeye kalkışamam ki. "
" Orasını da düşündüm. Seni buraya çağırmadan önce annen ve babanla ayrı ayrı görüşüp durumdan bahsettim. Eğer arzu ederlerse onların da gelebileceğini söyledim ama işleri nedeniyle uygun olmadıklarını belirttiler. Eğer şimdi çıkarsak yanına birkaç parça eşya almak için vaktin var. Tabii en önemlisi de pasaportunu alman için."
" Madem zamanımız kısıtlı neden saatlerdir oyalanıyorsun be adam? Kalk kalk hadi, geç kalıyoruz."
Attığı kaçak göçek kahkaha ile yine yanlış bir şeyler söylediğimin farkına varmıştım. "Yani, eğer vaktimiz azsa acele etmeliyiz Metehan bey. Trafiği de hesaba katmamız gerekir. " diye kıvırdım ama yemedi.
" Tabi tabi Azra hanım. Hemen çıksak hiç fena olmayacak. Az daha durursak bir pancarla konuşacak kadar delirdiğimi düşüneceğim. Çünkü yine kıpkırmızı oldun. "