Bok mu var da diktiniz gözlerinizi üzerime. Dönün yanınızdaki ablalara yalandan iki güzel söz edin ama değil mi? Hepsi birer potansiyel katilmiş gibi bakıyorlar yüzüme. Sanırım benim buradan cenazem çıkacak bu akşam.
" Ortada bir bok varsa, o bokun büyüğünü ben yedim Azra. Seni bu davete getirirken tam olarak aklım neredeydi bilmem."
"Estağfurullah Metehan bey de. Neden bana böyle bakıyorlar anlamış değilim. "
" Kimse yanımda birini görmeyi beklemiyordu. Hele yanımda getirdiğim kişinin gece boyunca elini tutmamı asla."
" Hakikaten biz niye ellerimizi bırakmıyoruz ki? Böyle nasıl yemek yiyeceğiz?"
" Bırakamam. Kendimi sırtlanlarla dolu bir çölün ortasında eşini korumaya çalışan erkek geyik gibi hissediyorum şu an."
" Ben o geyiklerin o kadar boynuzu nasıl taşıdığını bir türlü anlayamamışımdır biliyor musunuz?"
" Onlar için el kol gibi bir organ o boynuzları. Emin ol hiç ağırlığını hissetmiyorlar bile. Ne diyelim Azra, Allah görünmez boynuzlardan korusun insanı."
" O kadar çok haklısınız ki, yani o kadar olur. "
" Neyse bu konuyu daha sonra uzun uzun konuşuruz. Bak şu ilerideki masada ortaklık sağlayacağımız iş adamı ve ailesi var. Biraz onlarla vakit geçirsek hiç fena olmayacak. "
Hem söyleniyor hem de mümkünmüş gibi elimi biraz daha sıkı tutuyordu. Birkaç adımla geceye ev sahipliği yapan ailenin yanına geldiğimizde kendi aralarında yaptıkları konuşmaya ara verip, bize dikkat kesildiler. Tamam imzalar bu ellerle atılacak ama muhatabınız yüzümüz ayol. Elimi çekmeye çalışmanın nafile bir çaba olduğunu sağ olsun Metehan bey az önce daha da sıkı tutarak belli etmişti zaten.
"Ooo kimleri görüyorum. Yalnızlığı ile ünlü ulu Metehan da eşliler kervanına katılmış, şuraya bakın."
Adamın piç bir sırıtışla söyledikleri beni rahatsız edince bu kez de ben mümkünmüş gibi biraz daha sıktım adamın elini. Bu gidişle birimizden biri kangren olacak hadi oynat bakalım. Şimdi bu adam gerekmedikçe konuşma da dedi bana, nerede konuşacağım Allah bilir. Sabırsızlıkla vereceği cevabı beklerken, ailede sessizliğini koruyan ama bakışlarıyla donumun dantel örneğini çıkaran kadın da dilini çözdü. Bu ailede beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Hal ve hareketlerin kusurluluğundan başka bir şeyler.
Adamın elini tuttuğumu görmüyormuş gibi Metehan beyin diğer koluna okşayarak girmesi ve ortamda ben yokmuşum gibi davranması sinirlenmem için yetmişti. Peki ben ne yaptım? Boşta kalan diğer elimle elimi tutan elini okşayıp, biraz daha samimi bir görüntü verdikten sonra mikemmel ingilizcemle; " Sevgilim bizi tanıştırmayacak mısın" dedim. İnşallah aşık bir kadın gibi bakayım derken; "Abi çok açım, bir ekmek parası beaa" diyen Taksim dilencisi gibi bakmamışımdır.
Bakmamışım heralde. Çünkü Metehan bey ortamla bütün göz kontağını kesip sadece bana bakmış ve derince yutkunarak; " Tanıştırırım tabii sevgilim, afedersin." demişti. Bunu söylerken neden dudaklarımı muhatap almıştı, bunu gecenin sonunda yatağıma yığıldığım zaman düşünecektim.
O dakikadan sonra Metehan beyin hareketleri gerçek bir sevgiliye evrilmiş ve durmadan tuttuğu elimi ve omzumu öpüp durmuştu. Az daha böyle devam ederse abdest mabdest kalmayacaktı.
Aileden hoşlanmadım demiştim ya. İşte burada kafamı kurcalayan şeylerin başında fertlerinin bariz itici tavırlarına rağmen Metehan beyin ısrarla kibar ve yapıcı davranması beni oldukça şaşırtmıştı. İş dünyasında bilinen müsamahasız tavrına rahmet okutacak cinsten olan bu tavrı ciddi anlamda bir açıklamayı gerektiriyordu. Bir ara bir fırsatını bulup bunun nedenini öğrenmeyi kafama koydum ve ben de ona ayak uydurmaya çalıştım.