19

3K 226 62
                                    

Araz Emirzahoğlu;

Gözlerimi açtım yavaşça. Yerimden doğrulmak istedim ama ağrılarım ve hâlâ bağlı olduğum sandalye izin vermedi.

"Araz? İyi misin koçum?!" Başımı sallayabildim sadece. Burada ki üçüncü günümüze de göz açtık çok şükür!

İçeriye bir anda giren iki adamdan bir tanesi bana, diğeri de Pusat abiye yöneldi. Hızlı hareketlerle çözdü bizi. Pusat abinin başına silah dayayıp yürütmeye başladı.

Arkamdaki salak ise beni birden kaldırınca acı ile inledim. Ensemde hissettiğim soğuk metalle zor da olsa yürüdüm. Dışarı çıktığımda derin bir nefes çektim içime. Başımı kaldırdığımda gördüğüm askerler ile gülümsedim belli olmayacak şekilde.

Sonunda!

Ortadaki askeri araçtan inen bey babayla birazcık ama birazcık gözlerim parlamış olabilir...

Beni gördüğünde çatılı kaşları düzeldi. Gözlerini vücudumda gezdirdi.

Arkamdaki korkudan silahı bir enseme, bir boynuma tutuyordu. Zaten sinirliydim, bu hareketi daha çok sinirlenmeme sebep oluyordu.

"Düzgün tut lan şu silahı!" Dedim sinirle. Bağırmamla irkilmiş silahı düşürmüştü salak. Bey babanın yanındaki asker bacağına sıkınca beni bırakmak zorunda kalmıştı. Beni bırakınca sendelendim. Pusat abiyi tutan adam anında elleri teslim olmak için kaldırdı.

Muzaffer kaçmış demek ki...

Bey baba hızla yanıma gelip sarıldı bana. Sırtımdaki ağrıyla acı ile inledim. Hızla ayrıldı ve koluna girmemi sağladı.

Araca binince öndeki askere döndü.

"Karargaha değil, hastaneye!"

"Emredersiniz komutanım!"

Rize•

Arabadan indirildiğimde Arslan tekerlekli sandalye getirdi. Bey baba oturmama yardımcı olunca arkama yaslandım yavaşça.

Kapıyı çaldılar, kapı Hülya Hanım tarafından açılmıştı hızlıca. Beni görünce duraksadı. Dolu gözleri akmaya başlarken boynuma sarıldı sıkıca.

"Anneciğim..." bir süre sonra ayrıldı, içeriye girince herkes ayaklandı. Hepsi yaralarıma bakarken Arat'ı gördüm. Dolu gözlerle bana bakıyordu. Daha fazla dayanamamış yanıma gelmişti ve sıkıca sarılmıştı.

"Yaşıyorsun..."

"Ölmeden önce birlikte yapmamız gerekenler var çünkü..." gülümsedi.

Bey baba beni dedenin oturduğun yerin yanına sürükledi. Onlarda oturdu. Bir sessizlik hakim oldu. Herkes sadece bana bakıyordu.

"Kim kaçırdı seni?!" Dedi Yalın.

Eben.

"Üvey babamın düşmanı." Dediğimde alayla güldü.

"Ha yavaş yavaş içimize sızmaya başladınız yani?!" Dediğinde yanımdaki Arat yumruklarını sıktı.

Yalın'a siktiri çekmiş Arat'a dönmüştüm. Ne olmuştu lan bu çocuğa ben yok iken?!

Normalde sakin bir çocuktu en son.

"Kes sesini!" Kaşlarım havalandı. Kendime gelip Yalın'a döndüm.

"Evet, o gün Alp'i ya da Can'ı değil beni kaçırın dedim. Sağ olsunlar kırmadılar beni." Dedim gözlerimi devirirken.

Onur ve Uğur sessizce bakıyordu sadece.

Uğur'a ne olmuş lan?! Sağ elmacık kemiği domatese dönmüş.

Onur boş boş bakmıyor.

Arat çok sinirli.

Bir şeyler mi kaçırdım lan ben?!

"Anneciğim, aç mısın?" Dedi Hülya Hanım.

"Değilim." Bey baba bana döndü hızla.

"Yemek yiyeceksin Araz, getir sen bir şeyler Hülya." Kaşlarım çatıldı.

"Aç değilim dedim."

"Ama üç gündür yemek yemedin Araz!"

"Ama bir sürü serum enjekte ettiniz!" Dedim onun gibi. Sabır çekti.

Tamam, onunla kavga etmeyi özlemiş olabilirim...

Bir daha özlemem herhalde, değil mi?

Özür dilemedi çünkü...


AKŞAM BÖLÜM ATAMAYABİLİRİMMM

MİSAFİRLER HELCEKMİŞ

UMARIM ÇABUK GİDERLER

ONLAR GİTTİKTEN SONRA YAZAR ATARIM

ÖPÜLDÜNÜZZZ

𝘈𝘳𝘢𝘻 𝘐̇𝘭𝘦 𝘈𝘳𝘢𝘵 (𝘎𝘦𝘳𝘤̧𝘦𝘬 𝘈𝘪𝘭𝘦𝘮)  ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin