30

2.8K 224 84
                                    

Arat Emirzahoğlu;

Onur ve Arslan abim gelmişti sadece. Babam büyük ihtimalle yaralı diye getirmemişlerdi.

Şimdi ise Hasan abilerle ayrılmış eve gidiyorduk. İkisi de sessizdi ve bir o kadar da sinirlilerdi doğal olarak.

Araba durunca Araz'la bir şey demeden indik hemen ve kapıya ilerledik. Zili çalınca annem açtı kapıyı ve sıkıca sarıldı ikimize. Oğlum İhtiyar bu kadar mı abartarak anlattı?

Ya da ben mi hafifletiyorum?

Annemden ayrılınca salona geçtik, babam tekli koltuğa oturmuş dizini sallıyordu gergince. Bize döndü ve başıyla koltuğu gösterdi, yan yana oturunca Uğur konuştu.

"Niye bize söylemezsin ki?! Aptal ya! Ya ölseydin?!" Dedi sinirle.

Kaşlarım havalandı, az önce Uğur beni mi düşünmüştü?

"Sen bir dur..." dedi kısıkça Yalın. Babam bize bakmadan konuştu.

"Niye bize söylemediniz?!" Kırgınlık ve sinir dolu sesiyle bir şey demek istememiştik. Bugün hem İhtiyar'ı hem de babamları çok kırmıştık...

"Cevap versenize?!" Göz göze gelince bakışlarımı kaçırdım.

"Ulan kaç ay geçti, kolay değil tabii ki ama hiç mi bizi aileniz olarak görmediniz?!" Sinirle ayağa kalktı, ani hareketinden olsa gerek yarası acımıştı. Eli oraya gitti.

"Baba? İyi misin?" Alp'in sorusuyla başını salladı.

"Okullar açılana kadar bir adım dışarı atmayacaksınız!" Dedikten sonra çıktı salondan, sessizlik hakimken Arslan abim konuştu.

"Abiniz değil miyim Arat? Bari bana söyleseydin..."

"Abi..." o da bir şey demeden salondan çıktı.

Of of!

"Sizin için ben pek bir anlam etmiyorum ama bana gelip söylemenizi beklerdim..." dedi ve Onur'da çıktı salondan.

Annem yanımıza gelip aramıza oturdu ve ikimizi de kolları altına aldı, başımı yasladım ve derin bir nefes aldım.

"Kimdi?" Dedi Yalın bana bakarak.

"Gediz, yani üvey abim..." dediğimde sessiz kaldı.

Temizce bitirelim derken içine etmiştik...

Babam, annem, Alp ve biz vardık. Diğerleri evde değildi.

Fırsat bu fırsat babamla konuşmak istemiştik, çalışma odasının önündeydik.

"Ben çalayım, sen konuş." Dedi Araz, kaşlarım çatıldı.

"Hayır, ben çalayım sen konuş!"

"Hayatta olma-"

"Girin içeri!" İçeriden gelen sesle suspus olmuştuk. Nasıl anladı diyecekken adamın bordo bereli yarbay olduğu aklıma geldi. Karizma işte...

İçeri girdik ve masasının önündeki koltuklara oturduk, kaşları çatık bize bakıyordu.

"Hayırdır?" Deyince Araz'la birbirimize baktık.

Ee? Konuyu kim açıyor?

"Konuşsanıza oğlum!" Boğazımı temizledim.

"Ee... baba..." gülümseyecek gibi olacakken engelledi. Hay... Neyse.

"Biz özür dileriz... Size söylememiz gerekiyordu ama bir sürü bela aldık başı-"

"Bela mı? Ulan siz benim oğlumsunuz, sizden gelen en kötü şey bile benim için bela olabilir mi? Sadece kırıldım, burada ben dururken, Arslan ve Onur abiniz dururken kendi kendinize olayı çözmenize kırıldım. Bize değil de başkalarına söylemenize kırıldım oğlum."

Haklıydı oğlum adam ya...

"Haklısın baba ama ne yapayım?! Ben her gün ölüm tehdidi almıyorum! Bir an size de söylemedik, olaylar buraya kadar büyüdü işte." Gülümsedi hafifçe ve ayağa kalktı. Yanımıza gelip bize baktı.

"Gelin bakalım." Dediğinde hızla sarıldık babama.

Verdiği huzur omuzlarımdaki yükleri bir anlığına yok etti...

Sanırım aile oluyorduk...

ALLAH ALLAH ÖYLE MİİĞ?!

SADECE GÖZÜMDEN DEĞİL BAŞKA YERLERİMDEN DE UYKU AKIYOO

UYUMAM LAZIM

SABAH GÖRÜŞÜZ

HAMSİLİ RÜYALAR
🐟🐟🐟🐟🐟

𝘈𝘳𝘢𝘻 𝘐̇𝘭𝘦 𝘈𝘳𝘢𝘵 (𝘎𝘦𝘳𝘤̧𝘦𝘬 𝘈𝘪𝘭𝘦𝘮)  ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin