"Severek evlenelim sevgilim.""Severek evlenelim güzelim."
Park Jimin ve Min Yoongi, sevgi dolu geçen 3 yıllık ilişkilerini evlilikle taçlandırmıştı. Ama dedikleri gibi sevgi dolu ve mutlu olmamıştı hiçbir şey.
Eşcinsel oluşları Yoongi'nin ailesini rahatsız etmişti. Jimin'in bir ailesi olmadığı için ona sorun yoktu ama Yoongi'nin ailesi saygın ve zengin insanlardı. Yoongi de zaten aile şirketlerini yönetiyordu.
Yoongi'nin ailesi, evliliklerinden önce ikisini ayırmak için çok uğraşmıştı. Onlara rağmen evlenseler de hâlâ rahat bırakmıyorlardı. Özellikle de Yoongi'nin annesi... Kayınvalidelik görevini layığıyla yerine getiriyordu. İşte yine o anlardan birindeydi Jimin. Yoongi şirketteydi ve annesi de Yoongi ile Jimin'in yaşadığı eve, villaya gelmişti.
"...Yoongi'nin seninle evlenmesini asla anlamayacağım Jimin. Kim ailesinin kızı Jennie varken seni seçmesi çok ilginç ya da illa erkek istiyorsa Kim ailesinin oğlu Taehyung da olurdu. Ortaklarımızla daha yakın bir bağ kurmuş olurduk. Ya sen? Sen ne katıyorsun ki bize? Ne vasfın var sanki?"
Bayan Min laflarını sıralarken Jimin ağzını açmıyor ve başını öne eğmiş elleri ile oynuyordu. "Ah Yoongi Ah! Kendi hayatını mahvettin benim güzel oğlum." Jimin gözyaşları ile mücadele etmeye devam ediyordu. "Kim Jennie gibi bir gelinim olabilirdi ya da Kim Taehyung gibi bir damadım olsa ne olurdu sanki? Senin gibi birindense..."
Oysa Jennie de Taehyung da Jimin'in arkadaşlarıydı. Hatta henüz hiç kimse bilmese de Jennie Lisa ile, Taehyung da Jungkook ile birlikteydi. Kim ailesi de Min ailesi gibi düşünür sandıkları için Taehyung ve Jennie kardeşler sevgililerini herkesten saklıyorlardı.
"Benim oğlum mükemmel, anlıyor musun? Onu hak etmiyorsun. Ne ailen ne de başka bir şeyin var. Oğlumla da parası için birlikte oldun, ben bilmiyor muyum sanki!" Bayan Min'in çalan telefonu onu durdurmuştu ve açıp az önceki yılan dilinin aksine tatlı sözler ile konuşmuştu. "...tamam canım, geliyorum şimdi."
Telefonu çantasına koyup Jimin'e acıyarak bakmıştı resmen. "Ailemize layık değilsin Jimin, bunu sakın aklından çıkarma." Ayağa kalkınca Jimin de kalkmış ve eğilmişti. Bayan Min onu takmayarak önce salonu sonra da evi terk etmişti.
O çıktıktan sonra Jimin yere çökmüştü. Yere oturup sırtını koltuğa yaslayarak ağlamaya başlamıştı. İçinde tuttuğu hıçkırıkları evde yankılanıyordu. Evde hizmetlilerden başka kimse yoktu neyse ki. Onlar her gün bunlara şahit oluyordu ama Jimin'in isteği üzerine Yoongi'ye hiçbir şey söyleyemiyorlardı.
Evet, Yoongi'nin iki yıldır Jimin'in işittiği hakaretlerin bir tanesinden bile haberi yoktu. Annesi ona 'damadımla oturduk, güzel vakit geçirdik' diyordu. Jimin aksini söylemediği için de Yoongi bunları gerçek sanıyordu.
Jimin yüzünü elleri arasına almış ağlamayı sürdürürken hizmetlilerden birinin aramasıyla gelen Jungkook içeri girmişti. "Jimin!" Jimin başını kaldırıp ona bakmıştı. "Kook."
"Tanrım! Yine o kadın yaptı değil mi!? Çok oluyor artık! Neden Yoongi hyunga hiçbir şey söylemiyorsun Jimin? Bilsin ki annesini sustursun işte!" Jungkook onun yanına çömelip sıkıca sarılmıştı. "Dayanamıyorum Kook! Dayanamıyorum artık!" Jimin'in ağlayışları şiddetlenirken telefonu çalmıştı. Yoongi arıyordu. Nefesini düzenleyip kendisini sakinleştirdikten sonra açmıştı telefonu. "Bebeğim, ne yapıyorsun?"
Jimin çok şey söylemek istemişti o an. Ama yine hepsini yutup iyiymiş gibi konuşmuştu. "Jungkook ile oturuyorduk hayatım, sen ne yapıyorsun? Yoğun musun bugün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black rose | yoonmin ✔️
Fanfiction𝘉𝘭𝘢𝘤𝘬 𝘙𝘰𝘴𝘦 𝘣𝘺 𝘛𝘢𝘦𝘮𝘪𝘯 시들어 져 𝘳𝘰𝘴𝘦 𝘶𝘯𝘥𝘦𝘳 𝘵𝘩𝘦 𝘭𝘪𝘨𝘩𝘵 쏟아진 가시가 날 가슴 깊이 찔러 베어와 두 번 다시 볼 수 없을까? ####### Bir evde neden herkes güler ama hiç kimse mutlu olmaz? Neden herkes kendinde yaşar acıyı? Neden herkes rol yaparak sak...