22

70 9 82
                                    


"Daha iyi misin?" Yaz, kış ve bahar. Zaman geçtikçe Jimin kötüleşiyordu. İlaçlar etki etmiyordu artık. Çoğu gününü yatakta ya da hastanede geçiriyordu. "İyiyim hyung." Jimin yine gözlerini hastanede açmıştı. Oysa en son hatırladığı Mingi'ye yemek hazırlıyor olduğuydu. "Hyung, Yoongi nerede?"

"Sanırım dışarıda. Namjoon ile konuşuyorlardı en son." Jimin başını sallayıp derin nefesler almaya devam etmişti. Kolundaki serum, yüzündeki maske ve güçsüz kalbi. Zamanı daralıyordu, biliyordu. "Hyung, ben sana birkaç şey söylemek istiyorum."

"Söyle Jiminie, dinliyorum." Jimin yutkunmuştu. "Hyung, ben yokken Yoongi'ye lütfen destek olun. O çok üzülecek, mahvolacak. Mingi'ye de iyi bakın tamam mı? Etrafında sizlerle güçlü olacaktır. Onu çok sevdiğimi de anlatın ona." Seokjin'in gözleri dolmuştu. "Hayır, hayır Jimin, böyle söyleme. Elimizden geleni yapacağız tamam mı?"

"Hyung, ben çok zamanım kalmadığını biliyorum. Hissediyorum da bunu. O yüzden yanımda olun olur mu?" Seokjin gözlerini silip Jimin'e sıkıca sarılmıştı. Ağlamamak için sıkıyordu kendini. Jimin ise kendini tutamıyordu. "Hyung, korkuyorum! Çok korkuyorum!"

"Jimin!" İçeri giren Yoongi'nin gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. "Yoongi!" Seokjin geri çekilince Yoongi, Jimin'i sıkıca sarmıştı. "Korkuyorum Yoongi!"

"Korkma bebeğim, korkma. Ben, ben seni bırakmam, vermem kimseye. Sen benimle kalacaksın biliyorum." İkisi birbirlerine sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlarken Seokjin de Namjoon da kendilerini sıkıyorlardı ağlamamak için. "Benim çok zamanım yok güzel kedim. Yanımda ol hep lütfen!"

"Böyle söyleme! Böyle söyleme!" Yoongi her şeye lanet ediyordu o an. Milyarları vardı ama neye yarıyordu? Ne sağlığı ne de zamanı geri alabiliyordu. "Özür dilerim, ben, ben..." Jimin'in nabzı çok artmıştı ağlarken. Namjoon ona müdahale ederek tekrar yatırmış ve ilaçlarını enjekte etmişti. Jimin gözleri kapalı da olsa Yoongi'nin elini bırakmıyordu ve kocasının da titrediğini hissediyordu.

Ne yapacaktı böyle? Onu ardında bırakmak istemiyordu. Her şeyden çok sevdiği kocası ve kokusuna doyamadığı bebeğini öylece terk etmek istemiyordu. Tanrı'ya yalvarıyordu, biraz daha vakit istiyordu, biraz daha yardım istiyordu. Ama kader yolunu çizdiyse yakarışların bir manası yoktu.

*

"Tamam Yoongi! Ben iyiyim endişelenme, birazdan çıkıp Mingi'yi alacağım ve yanına geleceğiz tamam mı?" Günler geçmişti ve Jimin evde sıkıldığı için Yoongi'nin yanına, şirkete, gitmek istemişti. "Tamam bebeğim, sakin sakin gelin. Zaten çok işim kalmadı, daha sonrasında gezeriz olur mu güzelim?"

"Olur Yoongi'm!" Jimin mutlulukla telefonu kapatmış ve giyinmek üzere odasına gitmişti. Biraz daha iyiydi, sanıyordu ki Tanrı onun yakarışlarını duymuştu. Üzerine rahat kıyafetler giymiş ve hoş göründüğünü düşünmüştü. Aynadaki yansımasına bakarken durup kendisini baştan sona incelemişti.

Zayıflamış ve hatta çökmüş duruyordu. Bu manzara iç burkucu da olsa derin bir nefes alıp gülümsemişti. "İyi olacağız Jimin, iyi olacağız. Sen ailenle olacaksın hep, kalbin onlar için atacak." Aynadaki yansımasıyla konuşmuş ve odadan çıkıp kapıya yönelmişti. Tam bu sırada kapı çalmış ve kapıyı hizmetlilerden biri açmıştı. Gelen tabii ki davetsiz misafir olan Yoongi'nin annesiydi. "Sizin burada ne işiniz var Bayan Min?"

"Sanane! Oğlumun evine de mi gelemeyeceğim? Hah!" Bayan Min sinirli görünüyordu ve bu sinirle Jimin'in üzerine yürümüştü. "Sen! Seni iğrenç kaltak! Oğlumuzu bizden çaldın! Hayatını mahvettin!" Bu kez her zamankinden yüksek çıkan sesi Jimin'i korkutuyordu. "Tüm ailemizi dağıttın! Oğlumu ne cüretle benden uzak tutarsın!? Senin yüzünden yaşamadığı şey kalmadı onun! Babasından bu yaşında olmasına rağmen defalarca kez şiddet gördü!"

Jimin bunu beklemiyordu işte. "Ne?" Ağzından çıkabilen tek sözcük bu olmuştu o an. "Ya aptal bücür! Senin yüzünden babası oğluna elini kaldırdı! Benim güzel oğluma hem de! Onun acı çekmesine sebep oldun! Senden en başta kurtulmalıydım! En başta yok etmeliydim seni! Hepimizin hayatını mahvettin!"

Jimin'in kalbi sıkışıyordu. Eliyle kıyafetini sıkıyor ve nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. "Şimdi de onu üzüyorsun! Kalbin bile düzgün çalışmıyor! Her şeyi mahvediyorsun her seferinde! Defol git! Ölüyor musun gidiyor musun! Çık artık hayatımızdan!" Jimin onun sözlerini daha fazla duymak istemiyordu. Nefesi daraldıkça elleri titriyordu.

Kendini zorla açık kapıdan dışarı atmıştı ve arabasına doğru koşuyordu. Yoongi'ye gitmeliydi. Ona sarılmalıydı, sakinleşmek için en iyisi orasıydı. Şoförüne haber vermeden arabaya binmiş ve kullanmaya başlamıştı. "Sakin ol, derin nefes al, geçecek." Kendi kendine söyleniyordu. Bir yandan da Yoongi'yi arıyordu.

Arabayı dengesizce sürerken dolan gözleri de iyice mahvediyordu her şeyi. "Güzelim ne oldu?" Jimin ağlamaklı sesiyle konuşmuştu. "Yoongi! Annen!" Ağlamaktan devamını getirememişti. "Annem mi? Bebeğim, unut onu. O hayatımızda olan biri değil, önemli değil. Sakinleş hadi, biraz su iç, koltuğa uzan."

"Yapamam! Yanına gelmeliyim! Sarılmak istiyorum!" Jimin yanındaki araca çarpmaktan son anda kurtulmuş ve sürmeye devam ediyordu. "Bebeğim, sakinleş. Ben hemen eve geliyorum, bekle beni olur mu?"

"Yoongi hayır! Ben geliyorum! Ama önümü göremiyorum! Tanrım! Ellerim titriyor!" Jimin o an kendini kontrol edemiyordu. "Ne!? Neredesin sen!?" Yoongi telaşlanmıştı. "Arabadayım Yoongi! Az kaldı! Ah, nefes alamıyorum. Yoongi-" Jimin kalbine saplanan acıyla olduğu yerde kalakalmıştı. Hareket edemiyordu acıdan. "Jimin? Jimin! Cevap ver!"

Fakat Jimin hiçbir şey yapamıyordu. Nefes alamıyor ve hareket edemiyordu. Kalbi sıkışıyor ve bıçak saplanmışcasına ağrıyordu. Eliyle kalbinin olduğu bölgeyi tutmuş ve öylece kalmıştı. "Yoongi...Yoongi... Seni seviyorum." Jimin'in o anki son sözleri bu olmuştu. Kalp krizi geçirmesinin sonucu olarak bilinçsiz bir durumdaydı fakat arabası hareket etmeye devam ediyor ve yoldan çıkıyordu.

* !! Buradan sonrası kötü sonlu olacaktır. Mutlu son için en son iki bölümü (what if..? 1 ve 2'yi) okuyabilirsiniz!!)

"Hoseok! Jimin'in arabasının konumunu bul hemen!" Yoongi kapanan telefonu sıkıyor ve Hoseok'tan bir cevap bekliyordu. Hoseok, Jimin'in arabasındaki GPS sayesinde konumunu bulmuştu hemen. Ekranı göstermişti. "Şurada işte! Şirkete yakın sayılır! Gidelim!" Fakat onlar gidemeden kaza yapan aracın yanına ambulans ve polis ekibi gelmişti. Ciddi bir kaza değildi belki ama Jimin'in durumu çok kritikti.

Hemen hastaneye kaldırılmış ve bu süre içinde de Yoongi'ye haber verilmişti. "Hoseok ne yapacağım? Tanrı aşkına! Ne yapacağım!?" Hoseok hızla hastaneye sürerken Yoongi ağlıyordu. Hastaneye vardıkları an ameliyathaneye koşmuşlardı. "Hyung, bırak beni! Onun yanında olayım! Bırak beni! Ölmesine izin veremem!" Yoongi'yi Seokjin tutuyordu. "Yoongi! Sakin ol! Jimin iyi olacak! Namjoon yanında, en iyi doktorlar tarafından bakılıyor ona. İyi olacak! Korkma!"

Yoongi dizleri üzerine çökmüş hüngür hüngür ağlıyordu. "Ne yaparım ben? Ne yaparım o olmadan!? Tanrım! Yardım et, yardım et bana!" Kısa süre geçmişti böyle. Ameliyathaneden çıkan Namjoon, bembeyaz görünüyordu. "Hyung! Söyle! İyi mi!? Yaşıyor mu!? Bir şey de!"

"Yoongi, onun durumu çok kritik. Kazadan dolayı değil. Kalp krizi geçirmiş ve kalbi bir tanesini daha kaldıramaz. Normal atışları bile çok düşük, makineye bağlı olmasa o da çalışmayabilir. Kısacası kendini buna hazırlamalısın." Yoongi'nin o an dünyası başına yıkılıyordu. Jimin ile olan tüm anıları gözlerinin önünden geçmişti. Gülüşü, sarılışı, öpüşü, mızmızlanışı, trip atışı, evlilik teklifi ettiği gün, düğünleri, ilk buluşmaları...

Jimin, onun için çok şey çekmişti. Yoongi'nin ailesi ona çok çektirmişti. Jimin, sırf Yoongi'yi üzmemek için bunları saklamıştı. Sırf kocasını korumak için kendini feda etmişti. Yoongi de aynısını yapmaya karar vermişti.

"Hyung, kalbimi ona verin."

#######

ağlıyorum

black rose | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin