19

58 10 1
                                    


"Odanı beğendin mi Jimin?" Namjoon ona gülümseyerek bakıyordu. "Evet hyung! Çok tatlı burası!" Gözleri ışıl ışıl olan çocuk etrafına bakıyordu yattığı yataktan. "Pekala ama seni biraz bu odadan ayıracağım. Birkaç muayene ve tedavi için."

"Tamam hyung ama Yoongi de benimle gelebilir değil mi?" Jimin yatağın yanında oturan kocasının elini tutmuştu. "Yanımızda durabilir evet, sorun yok." Jimin yatakta otururken onu yatağıyla beraber odadan çıkarmış ve başka bir yere almışlardı. Hemşireler Jimin ile ilgilenirken Namjoon Yoongi'yi kenara çekmişti. "Yoongi, sakin ol olur mu? O iyi olacak. Buna inan ve güven. Üzülüyorsun biliyorum ama lütfen ona yansıtma olur mu? Ona çok hassas davranmalıyız."

*

Birkaç günleri hastanede geçmişti ve hastanede gizlice görüntülendikleri için de yine magazine bomba gibi düşmüşlerdi. Tabii bu durumda ikisi de bunu fark etmemişti. Öncelikleri Jimin'in sağlığıydı. "Bu holteri de tekrar takmanı istiyorum. Kalp ritimlerini yirmi dört saat boyunca kaydedecek."

Jimin'e holter takıldıktan sonra dinlenmesi için yatırılmış ve belli ilaçlar verilmişti. Kısa süre sonra gözleri kapanmış ve uyumuştu. Burada kaldığı süreçte Namjoon uyku esnasında nefesinin daraldığını fark etmişti. Uyanmasa da zorlanıyordu nefes almakta. Bu yüzden oksijen maskesini takmışlardı yine.

Yoongi yanında oturuyor ve gözünü kırpmadan onu izliyordu. Her şeyden sakınmak için çabaladığı eşini böyle görmek çok üzücüydü. Jimin, Yoongi'den küçük olduğu için henüz yirmili yaşlarının sonundaydı, çok gençti. Yoongi gözyaşlarını akıtmaya başlamıştı. Onu hastane yatağında görmek çok koyuyordu kalbine. Ellerini tutuyor ve öpüyordu sürekli.

"Güzel bebeğim. Her şeyim, beni böyle bırakıp gitme. Güçlü ol sevdiğim, çok güçlü ol. Kendin için, benim için, Mingi için. Ailemiz için güçlü ol Jimin'im." Jimin uyurken o gözyaşlarını dökmeye devam ediyordu. "Korkuyorum, sana bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Beni bu kocaman dünyada yalnız bırakma bebeğim. Sana ihtiyacım var, ihtiyacımız var. Lütfen güçlü ol. Tanrım! Ona güç ver ne olur!? Onu benden alma lütfen!"

Yoongi ağlarken içeri Namjoon girmişti. "Yoongi!" Onu Jimin'in yanından çıkarmış ve kendi odasına götürmüştü. "Hyung, ya ona bir şey olursa!? Ben ne yaparım Tanrı aşkına!" Namjoon'un da içi sızlıyordu. Jimin'i hepsi çok seviyordu ki o zaten sevgiyi hak eden biriydi. "Hyung, ne yapacağım? Elim kolum bağlı duruyorum sadece. Bunu istemiyorum. Ona iyi gelmek istiyorum. Gücüm her şeye yeterken onu sağlıklı kılmaya yetmiyor."

"Yoongi, bu hepimiz için zor bir süreç inan ki. Yanında olup ona destek olmak, iyi hissetmesini sağlamak, gülümsetmek dışında pek fazla yapabileceğimiz bir şey yok. Elimden gelen her şeyi yapacağım onu iyileştirmek için, söz veriyorum sana."

*

"Jimin, daha iyi hissediyor musun?" Namjoon onu kontrole gelmişti yine. "Evet hyung! Bu oksijen maskesiyle daha rahat uyuyorum. Kaç gündür daha iyi bir uyku çekiyorum!" Jimin gülümseyerek bakıyordu. Aslında onun da hisleri çok iyi sayılmazdı. Hastanede bulunmak onu geriyordu. Sadece en sevdikleri için iyi olmaya çalışıyordu. En azından şimdilik iyi hissediyordu.

Birkaç saatin sonunda nihayet hastaneden çıkmışlardı. Jimin kaç gündür Taehyung ve Jungkook ile kalan Mingi'yi çok özlemişti. Geçen günler içinde arada bir görse de oğlunu hemen özlüyordu. "Hoşgeldiniz! Jimjim! İyisin değil mi?" Taehyung ona sıkıca sarılmıştı. "İyiyim Tae, merak etme."

Hepsi salona doluşunca yerde Jungkook ile oturmuş oyunlar oynayan Mingi babasını görmüştü. "Baba! Baba!" Hâlâ tam konuşamasa da artık 'baba' diyebiliyordu. "Bebeğim! Seni çok özledim hemen!" Jimin yere çömelmiş ve ona doğru koşmak için çabalayan Mingi'ye kollarını açmıştı. "Ah Mingi'yi hemen de özlemişim. Bebek kokulu oğlum benim." Yoongi onlara gülümseyerek bakıyordu. "Size sorun yaratmadı değil mi Kook?"

black rose | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin