"Hmm, çok lezzetli bunlar!" Jimin salondaki koltukta oturuyor ve Yoongi de ona yemek yediriyordu. Onu asla yormuyor ve mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu. Çünkü Jimin son günlerde pek iyi değildi. Sürekli halsizdi ve uyuyordu. Onun uyuduğu her anda da Yoongi başında duruyor, onu izliyor ve gözyaşı döküyordu."Al, biraz da bundan ye." Jimin gülümsemiş ve onun uzattıklarını yemeye devam etmişti. Bu sırada yerde oyuncaklarıyla oynayan Mingi yerinden kalkıp babasını kucağına çıkmak istemişti. "Gel bakalım bebeğim!" Kollarını havaya kaldırmış kucağa alınmayı bekleyen bebeği Jimin kaldırıp kucağına alamamıştı. Kollarındaki güç kaybı çok fazlaydı. Yoongi bunu her fark ettiğinde deliler gibi ağlayası geliyordu.
Kendisi Mingi'yi alıp Jimin'in kucağına oturtmuştu. Henüz küçücük bir bebek olan Mingi'nin Jiminsiz büyüdüğünü hayal etmek dahi istemiyordu. "Benim güzel bebeğim!" Jimin onun yanaklarını öperken Yoongi onları uzun uzun izlemişti. Ya bir daha böyle göremezse diye ödü kopuyordu.
Gözleri dolunca yerinden kalkmış ve ikisine de öpücük bırakarak odadan çıkmıştı. Kendini lavaboya attığında ağlamaya başlamıştı. Jiminsiz ne yapardı? Mingi, babası olmadan mutlu olamazdı. Kendisi elbette vardı ama Jimin ile aralarındaki bağ çok daha farklıydı. "Ben ne yaparım sensiz?" Yere çökmüş ve sessizce ağlıyordu. "Dünya da bunca kötü insan varken neden benim sevgilim? Neden benim biricik meleğim?"
*
Günlerini dolu dolu geçirmeye çalışan Min ailesi, ormanlık bir alanda piknik yapıyorlardı. Tabii ki Jimin yerdeki örtünün üzerinde oturuyor ve Mingi ile Yoongi'nin oyun oynayışlarını izliyordu. Gülümseyerek onlara bakarken gözleri dolmuştu.
İyi olmadığının farkındaydı. Ölüme çok yakın olduğunun farkındaydı. Sevdiklerini geride bırakmak zorunda olduğunun farkındaydı. Ama istemiyordu işte. Sevdikleriyle dolu bir ömür geçirmek isterken neden ayrılıyordu onlardan?
Yanaklarından gözyaşı süzülürken kalbinin sıkıştığını hissetmişti. Eli direkt göğüsüne gitmiş ve kalbinin bulunduğu bölgeyi sıkmıştı acıyla. Nefesi hızlanınca daraldığını hissetmiş ve sakinleşmek için olduğu yere uzanmıştı. Gözlerini kapatıp derin nefesler alıyor ve sakinleşmeye çalışıyordu. Bu sırada Yoongi onun hızla inip kalkan göğüsünü görmüştü. Mingi'yi de alıp hemen yanına gelmişti.
"Bebeğim, ne oldu!? Hastaneye gidelim. Sakinleş tamam mı? Bir şey olmayacak güzelim. Arabayı getirin çabuk!" Etrafta olan adamlarına seslenmişti.
Sarı saçları okşayarak onu sakinleştirmek istiyordu. "Bir şey yok bebeğim, bir şey yok. Sakinleş güzelim. Derin nefes al, ver. Bir sorun yok çiçeğim, iyi olacaksın. Bak biz yanındayız. Bir şey olmasına izin vermeyiz tamam mı? Bir şey yok, şşşş."
Onu sakinleştirmek isterken kendisi titriyordu resmen. Araba getirildiğinde adamlarından biri Mingi'yi almış ve Yoongi de Jimin'i kucaklamıştı. Arabaya yerleşip hızla hastaneye gitmişlerdi. "Yoongi, bana bir şey olursa-"
"Hayır güzelim, öyle demek yok. İyi olacaksın korkma. Her şey düzelecek. Sakinleş bebeğim, ben yanındayım. Bak elinden tutuyorum sımsıkı, asla bırakmam seni. Sakin olmaya çalış olur mu? Bir şey yok, her şey iyi olacak."
Jimin onun kucağında yatarken gözlerini kapatmıştı. Yoongi o an deli dehşet bir acı çekiyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Zaman içinde bir sürü şey denenmişti, pek çok doktora gidilmişti ama bir çareleri yoktu.
Hastaneye varınca yolda aradığı Namjoon karşılamıştı onları. Sedyeye yatırılan Jimin'i bir odaya alıp muayene etmişti. Yüz ifadesi çok tedirgindi ve gergin görünüyordu. "Jimin, şimdi daha iyisin değil mi? Nabzın düzeliyor gibi görünüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black rose | yoonmin ✔️
Fanfiction𝘉𝘭𝘢𝘤𝘬 𝘙𝘰𝘴𝘦 𝘣𝘺 𝘛𝘢𝘦𝘮𝘪𝘯 시들어 져 𝘳𝘰𝘴𝘦 𝘶𝘯𝘥𝘦𝘳 𝘵𝘩𝘦 𝘭𝘪𝘨𝘩𝘵 쏟아진 가시가 날 가슴 깊이 찔러 베어와 두 번 다시 볼 수 없을까? ####### Bir evde neden herkes güler ama hiç kimse mutlu olmaz? Neden herkes kendinde yaşar acıyı? Neden herkes rol yaparak sak...