30- last chapter

57 7 14
                                    


Üç yıl geçmişti. Yoongisiz koskoca üç yıl olmuştu. Bu süreçte pek çok şey değişmişti. Taehyung ile Jungkook evlat edinmiş ve sakin bir hayat sürdürüyorlardı. Hoseok, Jimin'e yardımcı olarak şirket ile ilgileniyordu. Namjoon ile Seokjin doktorluklarını yerine getirmeye devam ediyorlardı. Herkesin ayrı hayatları da olsa onları birleştiren nokta Yoongi olmuştu. Sık sık bir araya geliyorlardı ki çoğu zaman birbirlerinde de kalıyorlardı.

Mingi ise artık anaokuluna gidiyordu. Ama yine de pek konuşmuyordu. Bazen Jimin ile konuşsa da genel anlamda sessiz sakin bir çocuktu. Jimin onun için endişeleniyordu. Mingi gerçekten o zamanlar bebek olmasına rağmen Yoongi'nin ölümü ardından çok değişmişti. O zamanlardan sonra hep daha sakin bir çocuk olmuştu.

Jimin onun için pek çok psikolog ile konuşmuştu. Mingi bebekken bu yaşananları bir şekilde bilinçaltına yerleştirmişti ve bu durum onu etkiliyordu. Mingi sık sık babasına sarılıyor ve Yoongi'nin fotoğraflarını görünce onu soruyordu. Jimin ona her gün Yoongi'yi anlatıyordu. Onu çok sevdiğini anlatıyordu. Mingi nerede olduğunu sorunca da Jimin 'burada' diyip kalbini gösteriyordu. Mingi de anlamış gibi gülümsüyor ve kulağını babasının kalbine dayıyordu. Henüz küçük bir çocuktu ama oldukça olgundu.

Jimin'i onun pek konuşmayışı üzse de arkadaşları yanında rahat olduğunu biliyordu. Sevgi dolu bir ortamda büyüyordu. Bu açıdan içi rahattı.

Üç yıl içinde Jimin şirketi çok yükseltmişti. Hoseok ile sıkı çalışmışlardı ve öyle de devam ediyorlardı. Saygın ve başarılı bir patrondu. Hayatı iyi geçirmeye çalışıyordu. Davetlere Mingi ile katılıyor ve kameralara gülümsüyordu. Ama ne kadar gülümsese de her gece beraber olan fotoğraflarına bakıp duruyordu. Bıraktığı videoyu izliyordu. Bazen videoyu durdurup yatağa, yanına koyuyor ve ona bakarak uyuyordu.

Onlar bunları yaşarken Yoongi'nin babası kansere yakalanmış ve ne kadar tedavi edilmek için uğraşılsa da kurtarılamamıştı. Bayan Min ise bunlara dayanamayıp intihar etmişti. Jimin her ne olmuş olursa olsun onların cenaze törenlerine katılmıştı. Bu üzüldüğünden değildi. Sadece orada bulunmak istemişti.

*

"Bebeğim, iyi misin? Son günlerde çok yoruyorsun kendini." Yoongi ellerinden tutmuş ona bakıyordu. "Yoongi'm, geldin mi yine? Seni çok özledim." Jimin ona sıkıca sarılmıştı. "Ben de seni özledim bebeğim." Yoongi dikkatle ona bakıyordu. "Yorgun görünüyorsun."

"Yoruldum sevgilim. Sensiz aldığım nefesler dahi yoruyor beni. Merak etme ama, her şey yolunda. Tıpkı istediğin gibi daha iyiyiz." Yoongi gülümsemişti ona. "Mingi ne yapıyor? Özledim onu. Büyüyor mu minik bebeğim?"

"Seni özlüyor. Seni sık sık soruyor. Bazen bana neden olduğunu söylemese de ağlıyor, geliyor kalbimi dinliyor ve sakinleşiyor." Yoongi saçlarını okşamıştı onun. "İyi olacak, iyi olacaksınız." Yoongi onu göğüsüne yatırıp sıkıca sarılmıştı. "Uyanmak istemiyorum." Jimin'in dediğine Yoongi gülmüştü. "Ben gerçek değilim bebeğim, sadece senin rüyanım."

"Biliyorum, doktor bana bunların iyi olmadığını söyledi. Halüsinasyon görmek gibi dedi. İlaç verdi hatta, ama içmeyeceğim. Seni böyle görünce daha iyi hissediyorum." Yoongi yanaklarına öpücük bırakmıştı. "Ama mezarıma gelmiyorsun. Beni uzun süredir ziyaret etmiyorsun. Bana gel bebeğim, gel de seni görebileyim. Gel de konuş benimle. İçinde tuttuğun şeylerin ağırlığı yoruyor seni, uyan bebeğim. Uyan ve bana gel."

Jimin doğrulmuştu yatağında. Nefesi hızlanmıştı ve kalp atışını çok yakından hissediyordu. Saat sabaha karşı dörttü. Henüz güneş doğmamıştı. Jimin rüyasını düşünüyordu ve onu gerçekten de uzun süredir ziyaret etmemişti. Yoongi bana gel demişti ve o da gitmeliydi.

black rose | yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin