"Hoşgeldiniz!" Annesi onları karşılamış ve gülümsemişti. Jimin onunla göz göze gelmeye biraz korkuyordu. Ama güçlü durmaya çalışmış ve zorla gülümsemişti. Onlar ceketlerini bırakırken Bay Min gelmişti. Jimin daha da çok geriliyordu. "Hoşgeldiniz." Yoongi de Jimin de saygıyla eğilmişti. "Demek geldin Jimin.""Elbette gelecekti tatlım." Bayan Min, Jimin'i savunur gibi konuşuyordu. "Damadımız olmadan aile kahvaltısı yapamayız değil mi? Hadi geçin çocuklar!" Jimin'in elleri titriyordu hafiften ve Yoongi'ye bunu belli etmek istemiyordu. Yemek salonuna geçerlerken Yoongi elini onun beline koyup yönlendirmiş ve sandalyesini çekip oturtmuştu. Kendi de yanına yerleşip gülümsemişti sevdiğine.
"Dün doğum gününmüş Jimin. Ama Yoongi sızıp kaldı ne yazık ki. Üzülmedin değil mi?" Annesi bilerek yapıyor gibiydi. Jimin zorla gülümsemişti. Konuşmak için ağzını açmıştı ki Bay Min konuşmuştu. "Dün şirkete gitmedin mi Yoongi!?"
"Dün annem ile vakit geçirdik. Akşamında da Jimin'in doğum gününü kutlayacaktık ama saçma bir şekilde sızıp kalmışım." Bay Min gözlerini devirmişti. "Şirketi çok boşluyorsun! Eşin ya da bir başkası değil şirket önceliğin olmalı. Ayrıca 'onun' için mi şirketi geri plana atıyorsun gerçekten?"
Jimin kendinden bahsedildiğini anlayınca iyice gerilmişti. Yoongi'nin de yumruklarını sıktığını görebiliyordu. Masanın altından elini tutmuş ve sakinleşmesini sağlamak istemişti. "Onun için mi derken? Baba, senin anneme yaptıklarını kendi eşime yapmamı mı bekliyorsun?"
"Eşini düzgün seçseydin bunlar olmak zorunda kalmazdı Yoongi! Zengin ailelerin çocuklarından seçseydin bunlar olmazdı!" Yoongi aniden ayağa kalkmıştı. "Şirketin senin olsun! Ben onunla mutluyum." Bay Min tekrar konuşacaktı ki Bayan Min onu durdurmuştu. "Hayatım lütfen ama! Kavga etmeyin! Yoongi otur sen de. Elbette Yoongi şirketle ilgileniyor, ilgilenecek. Sorun yok. Jiminciğim lütfen gerilme tatlım. Baba-oğul işte değil mi?"
Oysa Jimin'in gözleri doluydu. Ona yalandan ilgi gösteren kadına bakamamıştı bile. "İzninizle." Kalkıp lavaboya adımlamıştı hızla. O gidince de Yoongi, babasına dönmüştü. "Sana onun hakkında böyle konuşma demiştim değil mi!? Neden kabullenmiyorsunuz!? Yıllar oluyor hâlâ aynı şeyler! İstemiyorsanız alın şirketinizi ne yapıyorsanız yapın!"
"Sesini ne cüretle yükseltirsin!?" Babası ayağa kalkınca Yoongi de tekrar kalkmıştı. "Onu sevmiyorsun, istemiyorsun biliyorum! Ama bu ona nefret kusabileceğin anlamına gelmiyor baba! Onu incitmene göz yummayacağım!"
Onlar tartışmalarını sürdürürken Jimin kapandığı lavaboda ağlıyordu. Onların tartışmalarını duymuyordu ama zaten masada duydukları yeterdi. O ağlarken kapısı çalınmıştı. "Jimin?" Gelen Bayan Min'di. Hızla yüzünü silip kapıyı açmıştı. "Efendim?"
Bayan Min içeri girip kapıyı kapatmıştı. "Yaptığını görüyorsun değil mi? Oğlumuzla aramızı bozuyorsun." Jimin'in bileğinden tutup sertçe sıkmıştı. "Ben, ben bir şey ya-yapmadım." Kekelemek Jimin'i sinir etse de zaten gözyaşları akarken ne kadar düzgün konuşabilirdi ki?
"Yapmamışmış. Oğlumun hayatını zehir ediyorsun. Keşke doğmasaydın diye boşuna söylemedim işte." Jimin'in bileğini daha çok sıkıyordu. "Canım acıyor. Lütfen yapmayın." Bayan Min gülümsemişti buna. "Canın yansın zaten, sen bunu hak ediyorsun."
Bileğini bıraktıktan sonra kapıyı çarparak çıkmıştı Bayan Min. Jimin'in bileği kızarmıştı. "Ben, ben bunları hak etmiyorum." Yere çökmüş ve acıyan bileğini ovalamaya başlamıştı. Ağlamasını durdurmaya çalışıyordu. Yoongi anlardı ağladığını ama yine de anlamaması için uğraşacaktı. Peçeteyi ıslatıp gözünün altına koymuş ve biraz beklemişti. Şişini alsın istiyordu biraz bile olsa.
![](https://img.wattpad.com/cover/366397657-288-k230150.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black rose | yoonmin ✔️
Fiksi Penggemar𝘉𝘭𝘢𝘤𝘬 𝘙𝘰𝘴𝘦 𝘣𝘺 𝘛𝘢𝘦𝘮𝘪𝘯 시들어 져 𝘳𝘰𝘴𝘦 𝘶𝘯𝘥𝘦𝘳 𝘵𝘩𝘦 𝘭𝘪𝘨𝘩𝘵 쏟아진 가시가 날 가슴 깊이 찔러 베어와 두 번 다시 볼 수 없을까? ####### Bir evde neden herkes güler ama hiç kimse mutlu olmaz? Neden herkes kendinde yaşar acıyı? Neden herkes rol yaparak sak...