-Köfte Ekmek-

88 21 1
                                    

Evde oturup dinleneyim derken işe gittiğimden daha çok yorulmuştum. Sabahtan beri tanıdık, tanımadık herkes arayıp geçmiş olsun dileklerini iletiyordu. Annemler de aramıştı. Aslında onlara haber vermemiştim. Ama biri söylemişti. Açelyadan şüpheleniyordum.

Rehber kalan son iki üç kişi de aramaz diye düşünerek duşa girdim.
Yaramın olduğu yeri temizlemeye çalıştım.
Çıktıktan sonra kahvaltımı yaptım.
Üzerimi değiştirdim. Koyunlu pijamalarımın yerine erikli bir pijama giymiştim. Bütün dolabımın böyle olması anormal bir durum muydu?
Giyinirken kapı çaldı.

'Kim o?'

'FBI. Open the doorr!!'

Kötü şaka yapan biri olduğuna göre İbo gelmişti.
Kapıyı açtım. Bütün ekip gelmişti.

'Amirim buyrun bunlar size.' elinde çiçek ve çikolata kutusuyla içeri girdi Erkan.

'Tam olarak kimi istiyorsunuz?'

'Ben de aynısını sordum amirim. Hayır çiçek neyse de çikolata biraz şov oldu gibi.' dedi yılmaz.

Hemen bir çay demledim. Sohbet muhabbet etmiştik.

'Neyse amirim misafirliğin kısası makbuldür. En kısa zamanda tekrardan aramızda görmekten mutluluk duyarız.'

'Evet. Sizin yokluğunuz çok hissediliyor.'

'Siz bensiz de çok iyi iş becerirsiniz. Koskoca FBI' sınız.'

'Oo amirim göndermeli şaka. Sevdim. '

Kapı önünde içeri de oturduklarından daha çok konuştuktan sonra yolcu etmiştim.

Biraz dinlenmek iyi gelir diye küçük bir şekerleme yaptım. Ve uyandım. Evde biraz etrafı topladım. Telefona baktığımda saat 6 oluyordu. Kafama bir anda vahiy gibi Aslan amirle buluşacağım geldi.
Sahi biz ne ara bu hale geldik. En son kavga etmek istiyordum.

Kalkıp hazırlanmaya başladım. Ama giyecek hiçbir şey bulamıyordum. Yanlış anlaşılma olmasın Allaha şükür çok kıyafetim vardı. Ama hangisini hangisi ile giymem gerektiğini en az 1-2 gün düşünmem lazımdı.
Az çok kafamda düşünüp bulmuştum.
Üzerime beyaz hem şık hem de tiril tiril olduğunu düşündüğüm bir elbise giydim. Bu havaya layıktı.

8'e doğru yaklaşırken kapının önünde bir korna sesi duydum.
Gelmiş miydi? Camdan bir kontrol ettim. Arabasından iniyordu. Bekletmemek adına hızlıca telefonumu, cüzdanımı alıp çıktım.

Apartmandan çıktığımda Aslan amir'in gözleri direkt bana odaklanmıştı.
Koyunlu pijama yerine normal giyinince başka biri sanmış bile olabilirdi.

'Çok güzelsin.'

Dediği şeyle yine kalbim de ani bir yükselme olmuştu.

'Yani şey çok güzel olmuşsunuz Miray amirim.'

'Teşekkür ederim.'

Arabanın kapısını açtı. Eliyle yönlendirdi.
Bu zamana kadar izlediğim dizilerdeki kemer sahnesi şükürler olsun olmadı. Tek seferde taktım.

'Evet Aslan amirim nereye gidiyoruz?'

'Bir dakika ona geçmeden önce bir noktaya değinmem lazım.'

'Ne gibi?'

'Şimdi biz polis olduğumuz zamanlarda profesyonellik açısından falan birbirimize makam ismi de ekliyoruz. Ama şuan siviliz. İki arkadaş olarak yemeğe gidiyoruz. Amirleri atalım derim.'

'Anladım. Yerinde bir istek. O zaman hani şey- direkt Aslan diyorum.'

'Evet. Ben de Miray. Tamamdır.'

Buna alışmak oldukça zor olacaktı.

'O zaman soruyu yeniliyorum. Nereye gidiyoruz Aslan?'

Utana sıkıla sorabildim soruyu.

'Benim bildiğim güzel bir sahil kenarı köfte ekmekçisi var. Tabi dersen beni bunun için mi çağırdın diye restorana da gidebiliriz.'

Sabahtan beri düşündüğüm şey buydu. Ya restorana gidersek? Asla okuyamadığım bir menü gelirse? Çatal bıçak kullanamazsam? O ortamların gerginliğini hiç sevmem. Bu teklif aşırı iyi gelmişti.

'Yani duyduğum en iyi teklif. Köfte ekmek güzel bir seçim olmuş.'

'Tamam o zaman, ordu hedefimiz köfte ekmek.'

Dediği yere gelmiştik. Aşırı sakin ve huzurlu bir yerdi. Bir yere oturduk. Ve köfte ekmekleri söyledik. Ve bitirene kadar da konuşmadık. İkimizinde delisi olduğu aşikardı.
Bitince kalktık. Cüzdanımı açtım. Tam verirken Aslan nazikçe elimden tuttu ve geriye itti.

'Ama ben davet ettim. Ben ısmarlasaydım.'

'Kabul etmiyorum. Belki bir dahakine sen ısmarlarsın.'

Bir dahakine mi? Yine mi buluşacaktık? Gerçi neden olmasındı? İki arkadaş olarak yemek yiyoruz.

İleride banklara oturmaya karar verdik.

'Ben teşekkür ederim.'

'Ne için?'

'Her şey için.'

'Ne yaptığımı bilmiyorum ama rica ederim.'

'Baştan başlamak gerekirse baskın günü beni yanlız bırakmadınız. Şimdi davetimi kabul ettiniz.'

'Orada seni yanlız bırakmam asla doğru olmazdı. Davetini kabul etme nedenimi de açıkladım zaten.' dedi hemen ardından göz kırptı.

Dediği şeyle sırıttım ve utandım.

'Aslında söylemek istediğim bir şey daha var. Dün ben bilmiyordum.'

'Neyi?'

'Refakatçi olarak yanımda kalmışsınız.'

'Yani evet. Bir uğradım sadece. Durumuna baktım. Zaten sonra arkadaşlar geldi.'

Şuan yalan söylüyordu. Neredeyse 6 saat orada durmuştu. Bunu bildiğimi bilmiyordu. O an ne yapacağımı bilemedim.

'Hadi geç olmadan eve gidelim.' dedi.

'Tamamdır.'

Kalktık ve eve geri dönmüştük.

Apartmanın önünde son kez konuştuk.

'Bugün için teşekkür ederim. İyi akşamlar Aslan.'

'Asıl ben teşekkür ederim. Çok keyifliydi. Sana da iyi akşamlar Miray.'

Ayrılma kısmında bir an içime cesurluk düştü. Pişman olacağımı bile bile yaptım. Yaklaştım ve sarıldım.
Neden yaptığımı nasıl yaptığımı bilmiyordum.
Karşılık gelmediğini farkettim. Kollarımı geri çekerken o da bana sarılmıştı.
O an kendimi çok huzurlu hissettim. Ne oluyordu Miray? Kalbim neden hızlanıyor? Şuan neden sarılmayı bırakmıyorum?
Kendimi iyice kaptırmadan direkt apartmanın içine gidecektim. Yüzüne bakarsam utançtan bayılırdım.
Kollarımı çektim. Başım önde hızlı hızlı geri giderken tekrardan 'İyi akşamlar!!'

Apartmana nasıl girdiğimi anlatamam.
Hızlıca merdivenleri çıktım. Kapının önünde elimi kalbime koyup biraz sakinleşmeye çalıştım. Diğer elimde karın tarafımdaydı.
Sonradan elime bir ıslaklık gelmişti. Sargım yine açılmıştı. Kan geliyordu. Sargı bezi de yoktu. Hızlıca çantamı açtım. Anahtarı alıp kapıyı açacaktım.
Telefon.. Cüzdan.. Peçete.. Anahtar.. Anahtar??
Anahtar yoktu. Evden çıkarken ki halim aklıma geldi.
'Beklememek adına telefonu, cüzdanı hızlıca alıp çıktım.

Anahtar bu cümlede yoktu.

Son Başlangıç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin