"Git ve aklını başından al Dean-o""Evet, yapacağım şey tam olarak bu."
Jane'e göz kırpıp elimdeki tepsiyle Mary'nin yanına doğru yol aldım. Dün okula gelmemişti, bugün tüm gün onu ve maviliyi aramıştım. İlginç olan ise ismini hala öğrenmemiş olmamdı, gerçi pek arkadaş canlısı biri de sayılmazdı ama.
"Selam, Mary" diyerek varlığımı belli ederek karşısındaki sandalyeyi çektim. Giysi kısmında yine çizgisini bozmamıştı, aynı sıradan ve koyu renkli kıyafetler vardı üzerinde.
"Selam Dean, hoşgeldin."
Garip karşılamaydı ama bunun üzerinde fazla durmadan "Nasılsın?" dedim hemen. Konuyu uzatmak istemiyordum, bir an önce olsun bitsin havalarındaydım artık. Açıkçası fazla uğraş vermek istemiyordum bu kız için, ilgimi bile çekmemişti zaten. Sadece iddia açısından bakıyordum olaya ve iddaa için çıkma teklifimi kabul ettirmeli, ona değer verdiğimi düşünüp benimle bir şeyler yaşamak istemesini sağlamam gerekiyordu. Kuzeni olaya heyecan katsa da fazla zamanını harcamadan konuyu halletmek belki de daha iyiydi, sonrası içinde daha iyi uğraşlar bulmak.
"İyiyim, sen nasılsın?" diye cevapladı beni, bir yandan elindeki çatalla yemeğiyle oynarken.
"Yarın benimle çıkmayı kabul edersen daha iyi olurum tatlı Mary."
Gülümsemesi anında soldu ve başını eğdi, açıkçası bu tepkisi beni şaşırtmıştı. "Sorun ne?" diye sordum eline uzanıp.
"Şey, sorun şu ki annemi küçük yaşta kaybettim ve babam hep uzakta oluyor. Amcamın yanında kalıyorum ve o dine fazla takıntılı biridir, dışarı tek başıma çıkmama izin vereceğini sanmıyorum. Tabi, -"
Birden susup başını iki yana salladı. Her ne kadar onun için üzülmüş olsam da, bu iddiayı kazanmam gerekiyordu. Ne derler bilirsiniz, aşkta ve savaşta her şey mübahtır.
"Ailen için üzgünüm Mary ama gerçekten seninle takılıp yalnız zaman geçirmek istiyorum, küçük bir ihtimal bile varsa lütfen söyle halledebiliriz."
Karmaşa dolu bakışlarını gözlerime çevirdi, hala kararsızlık yaşıyor gibiydi. "Tabi Cas ile çıkmazsam. Amcam o olduğu zaman her şeye izin verir."
"Cas de kim ?"
O isimde birini tanımadığıma emindim.
"Kuzenim, seninle konuşup patronluk taslayan mavi gözlü."
Mavi, anahtar kelime olmuştu benim için.
"Sahi kuzenin nerde bugün?" diye sordum, konuyla alakasız olmuştu belki ama içimdeki merak engel tanımıyordu."Bazı günler babasına yardım etmek için evde kalır."
"Pekala, onunla konuşur ve babasına ikinizin çıkacağını söylemesini sağlarım. Böylece birlikte bir şeyler yapabiliriz."
"Castiel zor biridir, ikna olacağını sanmıyorum."
"Merak etme," dedim masadan kalkarken. Bugünlük bu kadarı yeterliydi sanırım. Tam olarak uzaklaşmadan dönüp Mary'ye flörtöz bir göz kırpış gönderdim.
"Oldukça iyi yöntemlerim vardır. Cuma akşamı beraber yemek yiyeceğiz."Her ne kadar Mary'nin yanında her şey yolunda gibi davransamda farkındaydım, o haklıydı. Castiel denen mavili pek izin verecek tipte biri değildi fakat bu beni durduramayacaktı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ertesi gün öğle yemeğinde gözlerimle etrafı tararken, maviyi bekliyordum, Jane bacağımın üst kısımlarına dokunarak ilgimi kendisine yöneltti.
"Sorun ne canım?"
"Şu Castiel denen çocuğu arıyorum, Mary ancak onun sayesinde dışarı çıkabileceğini söyledi."
"Şu inek olan mı?"
"Evet, sanırım" dedim kuşku dolu ses tonumla. "Onun hakkında ne biliyorsun ?"
"Pek bir şey değil," umursamaz tavırlarıyla omzunu silkti. "Sıradan bir inek işte, görünmez tayfadan."
Sesli cevap vermesem de, ben sıradan demezdim diye ekledim içimden. Hadi ama, o gözler sıradan birine ait olamazdı.
Dikkatli bakışlarımla masaları taramaya devam ederken "İşte orda." dedi Jane, parmağıyla ilerideki iki genci gösterip.
"Sonra görüşürüz çocuklar." diyerek kısaca veda ettim gruptakilere, çoğu kişinin haberi bile olmamıştı zaten.
Onlara yaklaşırken adımlarımı yavaşlattım ve Castiel'i inceledim. Çocukla konuşurken sık sık gülümsüyordu ve kabul etmem gerekiyordu, farklı görünüyordu. Çok daha sıcakkanlı ve iyi biri gibi.
"Merhaba Cassie," dedim elimi omzuna atıp. İkisi de aynı anda kaşlarını çatıp bakışlarını bana çevirmişti. Anlamıyordum, niye bu kadar sert ve kaba olmak zorundalardı ki başkalarına karşı?
"Ne istiyorsun Dean?"
"Elbette seninle konuşmayı." bakışlarımı sarışına çevirip "Yalnız olarak" diye ekledim vurgulu biçimde.
Neyseki konuşma uzamamıştı ve sarışın Castiel'e bakarak basit bir "Görüşürüz." mırıldanıp uzaklaştı.
"Söyle bakalım, okulun popüler çocuğu sevgili Dean Winchester, benden ne istiyorsun?"
"Bunu öyle bir sordun ki," dedim sırıtarak. "Ne istesem verecek gibisin."
"Sadece senden bir an önce kurtulmaya çalışıyorum." dedi yüzündeki o soğuk ifadeyle. Ya espriyi anlamamıştı ya da benden gerçekten nefret ediyordu.
"İsteğim küçük ve oldukça basit bir şey, bunu benim için yaparsan minnettar olurum." dedim mümkün olduğunca kibar bir sesle. Bu şekilde nerdeyse hiç konuşmamış olsam da, belki hoşuna gider ve isteğimi kabul eder düşüncesiyle yaptığım bir şeydi. Pek benim tarzım sayılmasa da.
"Belki söylersen yapıp yapmayacağım konusunda seni bilgilendirebilirim," diyerek beni geride bırakarak yürümeye başladı.
Bu çocuğa her geçen saniye daha çok sinir olduğum gerçeği dışında pek bir sorun yoktu.
"Konu Mary. Onunla yemeğe çıkmak istiyorum, bana senin izin alabileceğini söyledi." yine kibar konuşmaya çalıştım, elimden geldiğince.
"Alabilirim," dedi gülümseyerek. Bir an gerçekten yardım edeceğini sandım, sadece bir an.
"Ama almayacağım. Şimdi peşimde köpek gibi dolaşmayı bırak Winchester."
Yüksek sesle söylediği için birkaç kişinin bize bakıp gülmesine sebep olmuştu, çaresiz ve sinirli ruh halimle mal gibi orda dikilip kaldım ve gidişini izledim.
Zor insanları severdim ve kabul ediyorum, Cas şimdiye kadar gördüğüm en zor kişiydi. Ama elbet onunda bir şifresi vardı, ya da zayıf noktası ve bunu bulmak benim için bir zevk olacaktı.
Bekle beni Cassie, seni çok fena oyuna getireceğim.
![](https://img.wattpad.com/cover/43090504-288-k819309.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cool kids dont love //destiel ✔️
FanfictionDean Mary isimli bir kız için iddiaya girer, fakat kuzeni Castiel'den tamamen habersizdir. high-school au