İYİ OKUMALAR
Son kez baktım aynadaki yansımama. Üzerimde bütün hatlarımı belli eden siyah, saten bir elbise vardı. Göğüs ve sırt dekoltesinin olması yetmiyormuş gibi birde sağ bacağından oldukça derin bir yırtmacı vardı.
Dudaklarıma elbise kutusunu açtığımda beni karşılayan kırmızı ruju sürmüştüm. Dolgun dudaklarım kırmızı ruj sayesinde daha da ön plana çıktığı için cilt ve göz makyajımı hafif tutmuştum. Beyaz, düz olan saçlarımı açık bırakmıştım.
Bu randevuya özenli bir şekilde hazırlanması gerek yoktu, zaten oldukça kısa sürecek.
Batur yarım saat önce bana konumu atmıştı, eğer evden şimdi çıkarsam gitmem gereken yere tam vaktinde varacaktım.
Makyaj masamın üzerindeki telefonumu ve çantamı alıp yatağın üzerimdeki ceketimi de kaptıktan sonra hızlıca odadan çıkıp dış kapının oraya gittim. Topuklu ayakkabılarımı önceden giydiğim için sadece evin anahtarını alıp evden çıktım ve merdivenleri düşmemek için büyük bir özenle indim.
Demir kapıyı açıp binadan çıktığımda park halinde olan aracımın oraya gidip bindim ve elimdeki eşyalarımı yan koltuğa koydum. Kemerimi taktıktan sonra son bir kez daha Batur'un attığı konuma baktım ve arabamı oraya doğru sürmeye başladım.
İçimde garip bir heyacan vardı. Bu his aslında heyacandan daha çok karın ağrısı gibi bir şeydi. Belki de heyacan değildi, ben bu ağrıyı heyacana yoruyordum ya da yormak istiyordum.
Sıkıntılı bir nefes aldım ve o nefesi bıkkınlıkla dışarı verdim. Bu his beni öldürecekti!
Yol boyunca başka şeyler düşünmeye çalıştım. Mutlu olduğum anıları düşünmeye çalıştım, hastanedeki vakaları düşünmeye çalıştım. Aklımı tamamen başka şeyler ile boğdum ve sonunda o garip ağrı gitti. Zaten bende gelmem gereken yere varmıştım.
Arabayı boş bir yere park edip eşyalarımı aldım ve indim. Tam karşımda duran, oldukça lüks görünen restoranta baktım. Restorantın camlarından dışarı yayılıp karanlık sokağı azda olsa aydınlatan sarımsı ışık yüzüme vuruyordu.
Tekrardan derin bir nefes aldım ve kendimden emin adımlarla yürümeye başladım. Omuzlarım dik bir şekilde yürürken restorantan içeri girdim. Gördüğüm manzara karşısında kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.
İçeride sadece bir kaç çalışan ve tam salonun ortasındaki masada oturan Batur dışında başka kimse yoktu. Bomboştu.
"Batur," dediğimde sırtı bana dönük bir şekilde oturan Batur anında bakışlarını bana doğru çeviridi. "Umay," dedi ve oturduğu yerden kalktı. Bir kaç adım atıp onun yanına gittim. Batur anında boştaki elimi tuttu, beni kendi etrafımda döndürürken ıslık çalmayı da ihmal etmemişti. "Çok güzel olmuşsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOYNUMDAKİ AKINCI
Teen Fiction"Bir değil, bin tane kalbim olsa bile ben bu gönlü gene sana kaptırırdım be güzelim."