1.4K 131 19
                                    

İYİ OKUMALAR

Batur Kaan Akıncı

Sigarasından derin bir nefes çekti Batur ciğerlerine. Dudaklarından ayırdığı sigarayı parmaklarının arasında tutarken dışarıya üfledi sigarasının dumanını. Normalde az içtiği bu sigarayı artık daha fazla içiyordu. Yüreğindeki sızıyla sadece bu şekilde başa çıkabiliyordu.

Bitmiş olan sigarasını küllüğü bastırıp söndürdü, camdan ayrılıp pencereyi kapattı ve mutfaktan çıktı. Odasına girdigi gibi ağır bedenini yatağa bıraktı ve bir kolunu gözlerinin önüne örttü.

Normalde gözlerinin önünde bir karartı olması gerekirsen Batur'un gözünün önünde sevdiği kızın mavi gözleri vardı. Parıldamıyordu artık o gözler. Nefretle bakıyordu Batur'a, canını yakıyordu.

Arık o güzel gülümseme yoktu sevdiği kadının yüzünde. Donuk olan ifadesi kalbini sıkıştırdı. Üç aydır görmediği bu yüzün hayalinde bile ona gülümsemiyor olması nefes aldırmadı ona.

En son Umay'ı köyde görmüştü, konuşucaz demişti ancak konuşamadı. Köyden inip karargaha geldiğinde tek başına göreve çıkmak zorunda kalmıştı. Üç ay süren bu görevde kalbi özlemle ve acıyla dolup taşmıştı. Artık bu acıyla başa çıkamıyordu. Her şeyle başa çıkabilirdi ancak bununla başa çıkamıyordu.

Herkese sözü geçen, karşısındakini korkuyla titreten Yüzbaşı Batur Kaan Akıncı Umay'ın karşında titriyordu, ona yenik düşüyordu. Belli etmiyordu belki ancak yeniliyordu o kadına. Yenilmektende korkmuyordu, aksine hoşuna gidiyordu.

Düşünceler arasında boğulan Batur'u bu düşüncelerden ayıran şey çalmaya başlayan telefonu oldu.

Kolunu gözlerinden çekip komodinin üzerinden duran telefonunu aldı, arayan kişi Albaydı.

Telefonu açıp kulağına dayadı, "Buyrun komutanım?" Dedi düz çıkmasına özen gösterdiği bir sesle. "On dakika içerisinde karargahta ol."

"Emredersiniz Komutanım!" Batur'un gür sesinden birkaç saniye sonra telefon kapandı. Yattığı yerden doğruldu Batur. Görevden geleli üç saat olmuştu ve bu üç saatin iki saatini karargahta rapor vererek geçirmişti. Bir saat önce eve gelmişti, dinlenmeye vakti olmadan duş almıştı, yemek yemişti. Şimdi ise tekrardan karargaha gitmek zorundaydı.

Yorgun bedeni dahada yorulmak zorundaydı ancak bu onun için sorunu değildi. Onun için görev ve sevdiği kadın her şeyden önemliydi.

Yataktan kalktı ve dolabın karşısına geçti Batur. Dolaptan siyah bir pantalon ve siyah bir boğazlı kazak alıp üzerindeki şeyleri çıkardı. Az önce eline aldığı kıyafetleri giydikten sonra çekmeceden silahını aldı ve beline yerleştirdi.

Odadan çıkmadan önce gerekli eşyalarını aldı ve kapının arkasında asılı olan ceketini de aldıktan sonra odadan çıktı, kapının önüne gitti ve ayakkabılarını giyip kapıyı açtı ancak durmak zorunda kaldı.

Karşısında gördüğü sevdiği kadınla kalp atışları hızlandı, aynı zamanda kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Umay?" Dedi karşında yeni uyandığı her halinden belli olan kadına bakarken.

Kadının dağınık beyaz saçları, şişmiş dudakları ve kapandı kapanacak olan gözleri kalbinin hızlanmasına neden olmuştu. Kadının üzerinde ince askılı bir gecelik ve şort vardı. Bu da bir anda Batur'un bütün bedeninin ısınmasına neden olmuştu.

"Nereye?" Dedi Umay ve kaşlarını çattı. "Karargaha da, senin ne işin var burada?" Soruya hiç beklemeden cevap verdi Umay. "Konuşmak için geldim ama sen gene gidiyorsun." Dediğinde Batur başını salladı ve evden çıktı, kapıyı kapatmadan Umay'a baktı. "İçeri gir, uykudan uyanmışsın. Ben gelene kadar uyu, birkaç saate gelirim."

BOYNUMDAKİ AKINCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin