(EMİR'İN ANLATIMIYLA)
Hayatımızda bazı günler vardır. O günlerde hayatımızda bir şeylerin değiştiğini hissederiz. Bazen hayatımız iyi yönde değişirken bazen de tam tersi olur. Hayatımız iyi yönde değişirken mutlu olurken, hayatımız kötü yönde değişirken ise sadece kabulleniriz. Çünkü hayatı değiştirmek imkansızdır. Geçmişe dönmek ne kadar imkansızsa hayatımızı değiştirmek de o kadar imkansızdır. İmkansızı gerçekleştirseydik her şey düzelirdi zaten. Değil mi?
Bundan 10 yıl önceye döndüğünüzü düşünün her şey aynı olur muydu? Yine yaptığınız her şeyi yapar mıydınız? Bence yapmazdınız. Hatalarınızı yapmazdınız, gelecekte sizi üzecek kişilerle konuşmazdınız...O zaman her şey değişirdi. Ama iyi yönde değişirdi. Değil mi? Ne olurdu peki o zaman? Ders çıkaramazdık. Ders çıkaramazsak büyüyemezdik. Düşmeyi bilmeyen bir çocuk yürümeyi öğrenebilir miydi? İşte hayat böyleydi. Her şey bir kurala göre ilerliyordu. Bu hayatta tek yapacağımız ise mutlu olmak ve üzülmek değil. Mutlu olmak ve ders çıkarmaktır. Çünkü insan ders çıkarmadan büyüyemezdi ve unutmayın insanlar büyümeye mahkumdur.
Aşağıdan gelen seslerle sıçrayarak uyandığımda hemen kar tanesinin bana verdiği ayıcığa sarıldım.
Kar tanesi gideli birkaç saat olmuştu ve ben hala onu arıyordum. Çünkü insan kaybettiği kişiyi her zaman arardı. Bulana kadar aramaya devam ederdi ve ben kar tanesini bulana kadar, onu tekrar görene kadar arayacaktım. Çünkü birbirimize hep arayacağımıza dair söz vermiştik. Ama birini aramak için önce kaybetmek gerekiyordu. Ben kar tanesini kaybetmemiştim ve kaybetmeyecektim.
Sesler artmaya devam edince ayıcığımı aldım ve kapıyı açıp aşağı inmeye başladım.
Aşağı inerken içimde çok büyük bir korku vardı. Ama korkmama rağmen inmeye devam ettim. Son basamağa geldiğimde kafamı salona uzattım ve içeriye bakmaya başladım.
Bir sürü takım elbiseli adam annemin kafasına silah doğrultmuştu. Annemse hiçbir şey yapmadan öylece bekliyordu. Acaba oyuncak silah mıydı? Annem bana oyun mu oynuyordu? Silahlar sadece polislerde olmuyor muydu?
Kafamdaki sesler devam ederken adam ve annem konuşmaya başladı.
"Kızımı nereye götürdünüz? Söyle."
"Sana kızının yerini söylemeyeceğim ona da zarar vermene izin vermeyeceğim."
"Kızıma zarar vermeyeceğim. Sadece onu yanıma alacağım. O yüzden söyle yerini."
"Sana inanacağımı falan zannetmiyorsun değil mi?"
"Sen bilirsin Selin Hanım o zaman ölümünü seçmiş olursun?"
"Senden korkmuyorum."
"Benden korksan iyi olur karısının ölümünü görmüş bir adamın sana acımasını beklemiyorsun değil mi?"
"Senin gibi bir vicdansızdan böyle bir şey beklemek saçma olur."
"Şimdi söyle Selin Hanım. Kızım nerede? Yetimhaneye mi götürdünüz onu?"
"Kızına hiçbir zaman zarar veremeyeceksin. Ona da zarar vermemene izin vermeyeceğim."
"O zaman seçimini yaptın diye anlıyorum. Sen bilirsin. Öldürdüğüm kişilere bir kişi daha eklemek beni öldürmez. Değil mi?"
"Senin ölümün öldürdüğün adamların elinden veya onların yakınlarından olmayacak. Seni ölümünü kendi kanından biri gerçekleştirecek. Ama onun böyle bir kötülük yapıp kendi hayatını mahvetmesine izin vermeyeceğim."
"Yani diyorsun ki senin sonunu kendi kızın getirecek öyle mi?"
"Nasıl anladıysan artık"
"Benim kızım saftır. Öyle şeyler yapmaya cesaret edemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüler Arasında: Mafya
Romanceİlk kan...İlk güven...İlk aşk... Berfu çok küçük yaşta tanışmıştı soyadındaki ateşle. İlk anne kanı gördüğü gün, ilk güven duygusunu da tatmıştı. Annesini kaybettiği yetmiyormuş gibi zorlu bir yurt hayatı da yaşamıştı Berfu. Bunca zorluğa rağmen o ç...