Hayatta bazı günler vardır. Koskoca siyah bir yerde bembeyaz bir nokta gibi kaldığınızı hissettiğiniz... Görünmez olmayı düşlediğiniz her an hayat sizi bembeyaz bir noktayken siyah bir yerin içine atar. Ne kadar görünmez olmayı düşlesek de o anlarda hayat karların üstüne siyah kıyafetlerle yatıp görünmez olmayı dilemek gibi bir şey oluyordu.
Bende bu anlarımdan birindeydim. Görünmez olmayı diliyordum ama şu an siyah kıyafetlerle karların üstüne yatmış biri gibi görünüyordum. Çünkü farklıydım. Farklı olmak nasıl bir şeydi? Doğanın kanuna göre herkes aynı yaratılmamış mıydı? O zaman biz neden farklıydık? Bizi diğer insanlardan ayıran neydi? Biz farklı değildik bence. Sadece onların standartları yüksekti. O yüzden bizi farklı görüyorlardı. "Her insan özeldir." Diye bir söz vardır. Her insan özeldir. O yüzden kendinizi farklı görmeyin. Evet farklısın. Herkesten farklısınız. Herkes birbirinden farklı. Çünkü herkes özel. Arkadaşlarınızla veya ailenizle aynı şeyleri sevebiliyor musunuz mesela? Onlar başka bir şeyi seviyor siz başka bir şeyi. Seçimlerimizle bile özeliz.
"O zaman neden dışlanıyoruz?" Dediğinizi duyar gibiyim. İnsanlar bazen sevdikleri şeylerden veya yaptıkları ve yaşadıkları şeyler yüzünden dışlanır. Çünkü insanlar yanımda sadece dört dörtlük insanlar olsun ister. Ne saçma. Oysa kendileri bile dört dörtlük değil ki bizim neden dört dörtlük olmamızı istiyorlar değil mi? Herkesin bir kusuru vardır. Kusurlar insanın gölgesi gibidir. Ne kadar kaçmak istesek de asla kaçamayız. O yüzden sizi kusurlarınız yüzünden sevmeyen insanları bırakın. Çünkü onlar kendi gölgelerini görmeden başkalarının gölgelerine bakarlar. Sizi anlamayan insanların hayatınızdan çıkarın. Onun yerine sizi anlayan insanları sevin. İlla ki siz anlayan biri vardır. Yoksa bile emin olun karşınıza çıkacaktır. Sizinle aynı şeyleri yaşamış ve sizi anlayan kişileri sevin. Çünkü Shakespeare'in de dediği gibi "İnsan, yarası yarasına denk geleni severmiş." Yaranızı kapatabilecek ve sizi siz olduğunuz için sevecek birilerini bulun.Hoca ders anlatırken bende defterimi ve kitabımı çıkarmış hocanın söylediği önemli yerleri not alıyordum.
Kafamı her kaldırdığımda bazı gözleri üstümde hissetsem de onları umursamadan not almaya devam ediyordum. 40 dakikalık uzun bir dersin sonunda zil çalınca hoca eşyalarını topladı ve sınıftan çıktı. Hoca sınıftan çıkınca Melisa ve arkadaşlarının yanıma gelmesiyle onlara döndüm.
"Birazdan başına geleceklerden habersiz nasılda masumca oturuyor."
Başımı kaldırdım ve Melisa'ya bakarak konuşmaya başladım.
"Anlamadım?"
"Birazdan anlarsın."
Melisa ve arkadaşları sırasına otururken bende tekrar kitabıma döndüm ve düşünmeye başladım.
Neden öyle bir şey demişlerdi? Başıma ne gelebilirdi ki? Yanlış bir şey mi yapmıştım? Saçmalama Berfu. Yeni geldin. Yanlış ne yapmış olabilirsin?
Kafamdaki düşünceler kavga ederken sınıfta bir kızın bağırarak sınıfa girmesiyle kıza döndüm.
"Emir geldi!"
Yıllar sonra kalbim ilk defa bu kadar hızlı çarpmaya başlamıştı. Sanırım kalbimde Emir ismine karşı bir sorun vardı. Emir ismini yıllar sonra duymam kalbimi hızlandırırken Melisa ve arkadaşlarının konuşmalarını duydum.
"Saçım nasıl?"
"Çok güzelsin Melisa. Emir'in gözü senden başkasını görmez zaten."
"Tabi kızım. Benim için geldi Amerika'dan zaten."
"Asıl siz şu Berfu denen kızın haline bakın. Birazdan başına geleceklerden habersiz nasıl masum masum bakıyor."
Melisa ve arkadaşları aralarında gülüşürlerken sınıfın kapısından birisinin girmesiyle o tarafa baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüler Arasında: Mafya
Romansaİlk kan...İlk güven...İlk aşk... Berfu çok küçük yaşta tanışmıştı soyadındaki ateşle. İlk anne kanı gördüğü gün, ilk güven duygusunu da tatmıştı. Annesini kaybettiği yetmiyormuş gibi zorlu bir yurt hayatı da yaşamıştı Berfu. Bunca zorluğa rağmen o ç...