Bazı günler vardır. Normal yaşarsınız. Hiçbir şey bilmeden, her şeyden habersiz...
Bazı günler de vardır ki işte o günlerde gerçek hayatla karşılaşırsınız. Gerçek hayatla karşılaştığınız an insanın boşluğa düştüğü an oluyor.
Boşluk anı, insanın en zor anıdır. Mutlu anlar vardır bir de mutsuz anlar ama boşluk bu anlardan biri değildir. Tam ortasıdır. Bilinmezdir.
Hayatı hep bilinmezlik olarak tanımlamışımdır, boşluğu da öyle. Oysa hayat da bir boşluktan ibaret değil midir?
Söylesene kar tanesi. Sende boşlukta mısın şu an? Sende merak ediyor musun hayat ne diye? Sence de hayata gelmek boşluğa düşmek gibi hissettirmiyor mu? Ya da belki sadece ben böyle hissediyorumdur. Ama senin de böyle hissettiğine eminim. Senin de benimle aynı duyguları hissettiğine eminim. Çünkü şu an bu satırları okuyorsan sende merak ediyorsun. Hikayemin nereye gideceğini? Çünkü sen de bu kitabı okuyarak kendi cevaplarını bulmak istiyorsun. Hadi o zaman kar tanesi beraber cevapları arayalım. Cevaplar belki de kendimizdedir. Belki biz kendimizi buluruz. Ben bu satırları yazarken, sende okurken.
Şimdi Emre amcanın arabasının içinde oturmuş bir bilinmezliğe ya da gerçek hayata giderken dışarıda yağan kar tanelerini izliyordum. Yola çıktığımızdan beri kar şiddetini arttırmıştı. Birkaç gündür yağan kar yerleri karla kaplarken karın boyu gün geçtikçe artıyordu.
Kar taneleri cama vurması bana beni anlatıyordu. Çünkü kar taneleri gökten düşerken tek bir şey hissediyorlardı. Bilinmezlik. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Şimdi bende öyleydim. Nereye gittiğimi biliyor ama nasıl bir yere gittiğimi bilmiyordum? Bilinmezlik bana boşlukta gibi hissettiriyordu. Oysa boşluk yeni tanıştığım bir duygu değildi.
Araba bir binanın önünde durunca camdan dışarıya baktım.
Kocaman bir bina vardı. Binanın bazı ışıkları yanarken bazı ışıkları sönmüştü.
Binaya baktığımda kendimi binaya benzetmeye başladım. Sönen ışıkları sönen umutlarımı gösterirken, yanan ışıkları hala devam eden umutlarımı gösteriyordu.
Her ne olursa olsun hala umudum vardı. Her şeye dair... İnanmayacaksınız ama hayata dair bile umudum vardı. Umutlar var olmak ve sönmek arasındaki çizgide gidip geliyordu. Ama unutmayın. Sönen umut tekrar var olabilirdi.
Emre amcanın konuşmasıyla ona döndüm.
"Berfucum hazır mısın?"
Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.
"Hazırım Emre amca."
Ne kadar hazır olmasam da hazır olmak zorundaydım. Çünkü artık burada kalacaktım. Çünkü artık gerçek hayatla tanışmam gerekiyordu ve ben gerçek hayatla tanışmaktan korkmuyordum. Annemin dediği gibi hep güçlü kalıyordum. Hayatın karşısında yıkılmamak için her zaman umudum olması gerekiyordu. Benim de her zaman umdum vardı.
Senin de umutların var mı kar tanesi? Bence var. İtiraz etsen bile hayal ettiğin ve umut ettiğin çok şey var. Eğer şu an umutlarının sönmüşse sakın üzülme. Çünkü dediğim gibi sönen umutlar tekrar var olabilir. Buna inan ve umutlarını kaybetmiş olsan bile umut etmekten asla vazgeçme.
Emre amca arabadan indi ve bagajdan valizleri aldıktan sonra kapımı açtı. Hemen sonra beni arabadan indirdi ve binaya doğru yürümeye başladık.
Kapıdaki görevli abi bizi görünce yanımıza geldi ve konuşmaya başladı.
"Buyurun kime bakmıştınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüler Arasında: Mafya
Romantizmİlk kan...İlk güven...İlk aşk... Berfu çok küçük yaşta tanışmıştı soyadındaki ateşle. İlk anne kanı gördüğü gün, ilk güven duygusunu da tatmıştı. Annesini kaybettiği yetmiyormuş gibi zorlu bir yurt hayatı da yaşamıştı Berfu. Bunca zorluğa rağmen o ç...