10. Bölüm

451 18 9
                                    

" Zahmet olmazsaymış, birde iyi çocuk ayaklarına yatıyor."

"Serkan zaten iyi bir çocuk Poyraz, kötü olan sensin. Çok konuşma kapıyı kapat gir sende içeriye."

"Evi havalandırıyorum belki sanane."

"Akşamın ayazında yapma o zaman havalandırmanı."

"Ben soğuk hava seviyorum belki."

"Ya üf çekil şurdan, zaten kendim kapatmak yerine sana niye dert anlatıyorsam."

Kapıyı Poyraz'ın elinden kurtarıp kapattım, tek sorun beni kapıyla kendi arasında sıkıştıran Poyraz.

"Ne yapıyorsun sen yine sapık tipsiz maymun."

"Aranızda ne var o çocukla."

"Soruma cevap olarak soru sorma, çık şu önümden."

"Zeynepp ne yapıyorsun gelemedin bir."

"Tamam geliyorum abla montu asıyorum."

"Duydun ablamı çekil."

"Bu seferlik böyle olsun ama cevabını alacağım bu sorunun."

"Seni ilgilendirmeyen konulara neden bu kadar ilgilisin."

"Ne ilgili olacağım, hangi s*lağı kafaladığını merak ettim."

Cümlesini bitirir bitirmez benden önce salona girdi, Serkan'ın hemen karşısındaki koltuğa kuruldu.

Başka zaman direkt odasına giden çocuğun bu gün aşşağıda oturası geldi, bilerek gıcıklığına yapıyordu.

Serkan'la ablam çoktan koyu bir sohbete dalmışlardı.

"Sıra arkadaşınız demek, şans eseri görmesem Zeynep'in hiç tanıştırmaya niyeti yok galiba."

"Sınıftaki herkesi seninle mi tanıştırayım abla, şu önümde oturuyor, bu arkamdaki diye."

"Çok konuşma da bize kahve yap sen."

"Emrin olur canım tabi yaparım."

"Afferin hadi çabuk."

Serkan'ın bıyık altı sırıtışı eşliğinde mutfağa girdim, telefonu çıkarıp mesaj attım, hoş ablamla konuşurken kimden geldiğine bakmak için bile olsa, telefonu eline almayacak gibi bir potansiyeli var.

- gıcık gıcık gülmeyi yarın gösteririm ben sana.

Makinenin hazır olduğunu haber veren sesiyle birlikte kahveyi tepsideki fincanlara doldurdum, gıcıklık olsun diye Poyraz'a yapmayacaktım ama ortamı germeye gerek yoktu bu gün.

Ablamla Serkan baya iyi anlaşırken Poyraz kinli gözlerle ikisini izliyordu, rahatsız oluyorsan yukarı çık dimi burda ne oturuyorsun.

Ablamla Serkan'ın kahvesini önlerindeki sehpaya koydum, o kadar dalmışlardı ki fark etmediler, Poyraz'a da kendi alsın diye tepsiyi uzattım. Ona bu kadar hizmet fazlaydı bile.

"Alsana ne bakıyorsun."

"Benimkini de sehpaya koymanı bekliyorum."

"Çok beklersin o zaman, alıyorsan al yoksa götürüyorum."

"İçmiyorum götür."

Tepside kahve olduğu için koltuğa bırakamazdım, mutfağa tekrar yürümeye erindiğim için istemesem de sehpaya indirdim kahveyi, keyifle kahveden yudum alışını izledim.

"Pek becerememiş olsan da içelim bağri."

"Aslında tadı güzel de, seninkine tükürmüştüm belki o bozmuştur tadını."

Ablamın Üvey Oğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin