Özel Bölüm 1

266 17 6
                                    

Bu bölüm smut ve dirty talk içerir.  

Okuyup okumamaya ona göre karar veriniz.

-


"Yorucu bir gün oldu." 

Gerçekten de öyle olmuştu. Junmyeon'un gelişinin kutlaması nihayet sona ermiş, Kwangho yatağına, üyeler, Junmyeon'un ailesi ve dostlarımız evine dönmüştü. Junmyeon'a henüz LUX'ın battığı haberini vermemiştim, gerçi bu konuyu gündeme getirmek isteyip istemediğimi de bilmiyordum. İkimiz de Kwangho'nun yatağının başında dikilirken Junmyeon bir kez daha babasının evine dönmesinin coşkusuyla tüm gece boyunca koşturan oğlunu öptü. Bütün bir akşam yapışık ikiz gibi gezmişlerdi. Kwangho en ufak bir şeyde babasına dönüp ya onayını istiyor ya da doğru bir şey yaptığı için takdir edilmeyi bekliyordu. Babasını sık aralıklarla görüyor olsa da onun neden olmadığını anlayamayan oğlumun sonunda gülüşünü görmek içimi ısıttığı için bütün bir akşam kenarda unutulmuş olmak bende bir problem yaratmamıştı.

Junmyeon Kwangho'nun saçlarını okşadı ve sessizce odasından çıktığımızda kapısını hafifçe kapattı. Sadece yarım saat önce bu evde bir curcuna vardı ama şimdi o kadar sessizdi ki inanılmaz geliyordu. Junmyeon'la birlikte salona geri döndük. O kendini rahatlamak ister gibi koltuğa bırakırken ortalıktaki dağınıklığa bakarak iç geçirdim. Birisinin tüm bunları toparlaması gerekiyordu ve o kişi benden başkası değildi. Eğilip özellikle gitmeden önce ufak çaplı bir savaş başlatarak salonumu birbirine katmaya karar veren Kai ve Kwangho ikilisinin etrafa saçtığı kırlentleri toplamaya başladım. Arka bahçe tamamen toparlanmış ama mutfak büyük ihtimalle birbirine girmişti. Yarın için bir temizlik ekibi çağırabilirdim ama şimdilik iyi bir anne ve sevgili olmaya karar verip kendi evimin düzeni sağlamam gerekiyormuş gibi hissediyordum. Ayrıca Junmyeon'un uzun zaman sonra evine dönmüşken bu dağınık içerisinde kalmasını istemiyordum. Hiç sahip olduğumu bilmediğim bir takım hisler anne olduktan sonra ortaya çıkmıştı. 

Kırlentleri toplayıp koltuklara dizerken Junmyeon beni belimden yakaladı ve hızlıca kendine çekti. Hazırlıksız yakalanıp kucağına düştüğümde yüzünde mutsuz bir ifade vardı.

"Sevgilin eve dönüyor ve sen ortalığı mı toplamaya karar veriyorsun?" Kaşlarını kaldırdı. 

"Dağınıklık içerisinde oturalım istemedim." Gülümsedim ve uzanıp elimi yanağına yerleştirerek baş parmağımla yanağını ovdum. "Banyo yapıp rahatlamak ister misin?" Yanağından öptüm. "Yorgun olmalısın. Sen yat, ben ortalığı topladıktan sonra gelirim." 

"Sana inanamıyorum, umarım beni kızdırmaya çalışıyorsundur Yinni." Bu sefer yüzündeki mutsuz ifade kızgınlığa dönüştü. "Gerçekten aklından geçen bu mu?" 

"Yanlış bir şey mi söyledim?" diye sordum anlamamış gibi. "Tüm akşam Kwangho yüzünden oradan oraya koşturup durdun, terlemiş olmalısın."

"Hayal ettiğim karşılama bu değildi." Uzandı ve belimi çimdikledi. "Beni hiç mi özlemedin?" 

Kastettiği şeyi anlayarak sırıttım ve kızgın sevgilimi yatıştırmak için dudaklarına tatlı bir öpücük kondurdum. "Tabii ki özledim, aksini düşünme sakın." Onu yeniden öptüm. "Ama yorgun olmalısın ve bu evin gerçekten toplanması gerekiyor o yüzden hadi işe koyulmamız-" Yan biçimde oturduğum kucağından kalkmak için hamle yaptım ama ben bunu yapınca o da benimle birlikte doğruldu. 

Daha ben neler olduğunu anlayamadan beni çevirdi ve sırtımı göğsüne yaslayıp bacaklarımı iki yana açarak beni kucağına geri oturttu. 

"Davranışların hiç de öyle söylemiyor, Yinni." Tehlikeli bir fısıltı dudaklarından kulağıma yükseldiğinde nabzım hızlanmaya başladı. "Seni tanımasam benden kaçtığını düşüneceğim." Dudakları kulağımın arkasını öperken parmakları tişörtümü geçip çıplak karnımda dolaşmaya başladı. 

c o ş k u | suho (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin