4.8

1.3K 92 66
                                    

Okumadan yüklüyorum bölümü çünkü hem beklettim sizi hem de uykum geldi *-* 

Yinni'miz sonunda kendindeki problemi fark etti, lütfen kendisine bir moral alkışı verelim.

Unutmadan: mental rahatsızlıklar önemlidir, lütfen vücudunuz kadar zihninizi de koruyun ve psikoloğa da psikiyatriste de gitmekten KORKMAYIN! 

Sevgilerle, Lynx.

*


Başkan ile konuşmamdan sonra öfkem uzun süreli bir isteksizliğe dönmüştü. Uykusuzluktan, yemek yeme isteksizliği tüm programımı mahveder olmuştu. Bazen kendimi öylece duvara bakarken buluyordum, sürekli kendimi arkaya oturmak üzere şartlandırıyordum. Yorgunluktan ölüyordum, deli gibi uyumak istiyordum ama bir yanım uyumaktan korkuyor gibiydi.

Uyursam, uyanmayacağımdan korkuyordum.

Sürekli Başkan'ın söylediklerini düşünür olmuştum. Sözünü tutmuştu, sadece basit röportajlar ya da programlarda bile en garip ve açık kıyafetleri hep ben giyiyordum. Üyeler sürekli bana battaniye verip vücudumu örtmeye çalışıyordu. O kadar çok düşünüyordum ki, bir süre sonra olanlar uyuyabildiğim o kısa saatlerde rüyalarıma girer olmuştu.

Bir zaman sonra ise bunlardan kendimi soyutlamak için kendimi stüdyoya kapatmaya başlamıştım. Yogeum'un stüdyosuna gidiyordum. Bir köşede oturmama ve kendi halimde çalışmama izin veriyordu, zaten şu sıralar baya popüler bir dizi için başka bir sanatçı ile şarkı yapmakla uğraşıyordu. Stüdyoda çoğu zaman yalnız kalıyordum.

Şarkı sözü yazmaya, beste yapmaya çalışıyordum. Yaptığım her şey ise karamsar oluyordu. Şarkı sözleri ölüm ya da mutsuzluk üzerine oluyordu, bestelerde insanı boğan bir hüzün vardı ya da öfkemi yansıtan uzun elektro gitar soloları oluyordu.

Junmyeon'un geri dönüşü yaklaştığı için onunla pek fazla konuşma fırsatım olmuyordu. Aslında ona ithaf edebileceğim bir şarkı yapmak istiyordum, benim için yaptığı her şey adına teşekkür etmek istiyordum. Yapabilmem ise şu sıralar pek mümkün görünmüyordu. Sürekli endişe halindeydim, aslında ne için endişe ettiğimi bile bilmiyordum. Kendim için mi endişe ediyordum? Yoksa Başkan'ın tehdidine karşı Junmyeon'u korumak istediğim için mi? İçimde bir sıkıntı vardı ve bu gittikçe büyüyordu.

Elimdeki kalemi kâğıdın üstüne bırakıp derin bir nefes aldım. Sabahtan beri sürekli çalan VIBE'ın Are You Crazy isimli şarkısınında pek yardımı olduğu söylenemezdi. Başımı Yogeum'un şirket binasının arkasını gören penceresine yaslamıştım, Kore'de yağmur yağıyordu. Ben yağmur altında ıslanmayı ne kadar çok seviyorsam Koreliler o kadar çok nefret ediyordu. İlhamın gelmeyeceğini anlayarak üzerime ceketimi ve cüzdanımı alıp stüdyodan çıktım. Telefonumu bile yanıma almamıştım. Belki biraz yürürsem bu kötü histen kurtulurum diye düşünüyordum. Maskelerden bir tane alıp yüzümü gizledim ve şirket binasından çıkıp yürümeye başladım. Benim yağmurun altında ıslanmak için yavaş ilerleyen adımlarıma karşın birçok kişi etrafımda koşuşturuyordu. Kafamı kaldırıp göğe baktım, her zamanki gibi hava oldukça kapalıydı ama bugün sanki bir şeyler farklı gibiydi.

Yavaşça yürümeye devam ettim, bu süreçte ne kadar ıslandığımı umursamıyordum bile. Sokaklarda dolaşırken yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi yeniden anladım. Yağmuru çoğu kişi hüzün getirdiği için sevmezdi ama benim onu sevmemin nedeni de tam olarak buydu. Yağmurda ne kadar ağladığınızın bir önemi yoktu, nasılsa sırılsıklam olacağınızdan ağladığınız fark edilmezdi bile. Ne kadar üzgün olduğunuzun önemi yoktu, onun tıkırtılarını dinlediğinizde illa ki uykunuz gelirdi. Ne kadar öfkeli olduğunuzun önemi yoktu, altında yürüdüğünüzde illa ki öfkeniz yerini başka duygulara bırakırdı.

c o ş k u | suho (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin