2.2

1.8K 116 11
                                    




O günden beri Junmyeon ile hiç konuşmamıştık ama Baekhyun'dan bir dolu mesaj almıştım. Sürekli kendimi ayarlamamı çünkü onlarla gelmem gerektiğini söylüyordu. Mesajlarına cevap vermiyor ya da görmezden geliyordum. Elimden geleni yapıyordum yani ama ne zaman ki yurdumun önüne geldi, o zaman onu daha fazla görmezden gelemeyeceğimi fark ettim.

"Aşağıya gel de yüz yüze konuşalım~" dedi şirin sesiyle telefonun ucundan. Ben ise sinirden köpürmek üzereydim.

"Sen gerçekten aklını yitirmişsin, sen problemli bir adamsın." Ben sinirle ona söylenirken güldü. Pencerenin kenarından park etmiş siyah arabayı görebiliyordum.

"Eğer şimdi gelmezsen ben arabadan çıkıp arkadaşlarınla tanışmak zorunda kalacağım." Bir anda heyecanlandı. "Dur öyle yapalım, eminim beni misafir etmek hoşlarına gider. Yeni arkadaşlarım olur!"

"Otur oturduğun yerde!" diye çemkirdim. "Ben gelirim." Suratına kapattım ama yeterince hızlı olamadım çünkü zafer gülüşünü duymuştum.

Şansıma evde sadece Tutu ile Jihyun vardı. Birisi asla bir saatten aşağıya bitmeye keyif banyosunda, diğeri ise kulaklıkları kulağında meditasyon alemindeydi. Onlar duymadan gidip gelebilirdim. Üzerimi değiştirdim, siyah bir tayt ve hardal rengi ince bir kazak giyip üzerime ceketimi geçirdim. Saçlarımı sırf Opal istiyor diye iki yandan ördürmüştüm, sırf Jihyun öyle görmek istiyor diye de siyah bir göz makyajı yapmıştım. Maskemi de ağzıma taktığımda birazdan rock bara gidecekmiş gibi görünmüştüm. Kafama beremi geçirdim, telefonumu, cüzdanımı, anahtarımı ve montumu alıp aşağıya indim. Binanın kapısından çıkıp arabaya yaklaştığımda camları siyah kaplama aracın kapısı açıldı ve bir el bana doğru uzandı.

Eli tutup kendimi içeriye attım ve koltuğa oturdum. Hemen karşımda rahat giyimi, gözlerinde yuvarlak gözlükleriyle Baekhyun oturuyordu. "Selam!" dedi beni görünce.

"Selam filan yok. Neden beni sürekli taciz ediyorsun?"

Sert çıkışım onu üzmüş gibi dudaklarını büzdü. Hemen yanımızdaki koruma benim ardımdaki cama vurunca kapı kapandı ve araç birden hareket etmeye başladı. "Arkadaşlığımızı böyle mi değerlendiriyorsun? Taciz mi?"

"Nereye gidiyoruz? Yurda dönmem gerek, kimse buraya geldiğimi bilmiyor." Kaşlarımı çatıp Baekhyun'a döndüm. Elindeki telefonla uğraşıyordu.

"Endişelenme, biraz kahve alıp konuştuğumuz süre boyunca şehirde turlayacağız o kadar." Bana bir bakış attı. "Seni kaçırmamdan korkmuyorsun herhalde."

"Beni kaçırırsan başına dert alırsın." Omuz silktim. "Dert ettiğim o değil."

"Benimle görülmek mi istemiyorsun?" Kaşlarını kaldırdığında iç geçirdim.

Bacak bacak üstüne atıp kollarımı göğsümde birleştirirken "Öyle de denilebilir." dedim.

"Kahveni nasıl alırsın?" diye sordu gözlerini telefonundan ayırmadan.

"Sütlü ve şekerli." Benim cevabımla koruma başını salladı ve arabanın durmasıyla aşağıya inip kapıyı kapatarak gözden kayboldu. Baekhyun dudağını ısırmış elindekiyle uğraşırken kaşlarımı çattım. "Ne yapıyorsun?"

"Mobile Legends oynuyorum, dur sakın dikkatimi dağıtma."

Kalktım ve yanına gidip oturdum. Ona doğru eğilip telefon ekranını gözetlemeye başladım. Gerçekten nasıl böyle bir durumda oyun oynayabiliyordu anlayamıyordum. Beni konuşmak için zorla yurttan kaçırmıştı ve şimdi karşıma geçmiş oyun mu oynuyordu?

Sinirle ona döndüm ve telefonun ekranına bakan suratına doğru "Beni buraya çağırdın ve bir de oyun mu oynuyorsun?" diye sordum sinirli sinirli.

c o ş k u | suho (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin