4.6

1.4K 92 132
                                    

Suho'nun solosu yaklaştıkça bizi fotoğraflara boğuyorlar ve ben dayanamıyorum.... Kalbim patlayacak yakında. Neyse ki evde kendimi karantinaya aldım, işim gücüm olmaksızın fangirllük yapabiliyorum yoksa bu süreçte kafayı yerdim, okul, projeler, sunumlar derken... ŞU FOTOĞRAFA BAKAR MISINIZ ALLAM NASIL Bİ KIYAK GEÇMİŞ YA BU ADAMA.

Kendime bir meydan okudum ve karantina günlerinde moralimizi yükseltmek ve biraz mutlu olmak için her akşam bir hikâyeye bölüm atmaya karar verdim. Evvelsi gün CHANYEOL odaklı ilham'ın ilk bölümünü, dün akşam BAEKHYUN odaklı arzu'nun yeni bölümünü, bu akşam ise coşku'nun yeni bölümünü paylaşıyorum. Bakalım, yarınki planlarımda EXO oc'u olan iyi olan kazanır var. :3 İnşallah bu düzene devam edebilirim, birlikte göreceğiz *-*-*

Lütfen evde kalın, düzenli beslenin, iyice uyuyun, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayın, ellerinizi güzelce 20 SANİYE boyunca ovalayarak yıkayın (tabii sonrasında nemlendirin canlarım), SAĞLIK BAKANLIĞININ uyarılarına uyun ve çevrenizi de uyması için uyarın. Kendine dikkat edin yoksa bozuşuruz he ^^

Sevgilerle, Lynx.

*

Akşam ailemin evinde kalmıştık. Tabii ki ben eski odamda, Junmyeon ise misafir odasında kalmıştı. Annem ona kıyafeti yoktur diye babamın pijamalarından birisini vermek istemişti. Siyah – mavi çizgili dayı pijamasını gördüğü anda Junmyeon bavulunun yanında olduğunu söylemişti. Akşama dek konuşmuştuk, tabii ki benim çevirmenliğimde. İlk başta Junmyeon'dan hiç hoşlanmayan babam şimdi onu çok seviyor gibiydi. Benim mutfağa gittiğim o sürede neler olduğunu gerçekten bilmiyordum. Akşam yemeğinde annem ve babam sürekli üzerine düşmüştü, bir ara beni unuttuklarını bile düşünmüştüm. Annem Junmyeon'un pek yemeyeceğini düşünmüş olmalı ki baya bir şey yediğinde şaşırmıştı.

Sabah ise annemin bir orduyu doyuracak kadar şey hazırladığını fark ettim. Mutfakta oradan oraya koşuşturuyordu, hatta babamı taze simit ve poğaça almaya bile yollamıştı. Ona Junmyeon'un hepsini yiyemeyeceğini anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi bile.

"Anne bunların yarısını bile yiyemez o." dedim bininci kez. Annem patatesleri doğrarken bıçağı bana doğru çevirdi.

"Canım tek onun için değil ya. Azra da geliyor kahvaltıya."

"Azra mı?" Kaşlarımı çattım. "O da nereden çıktı?"

"Akşam konuşunca bende sabah kahvaltıya çağırdım." dedi annem doğradığı patatesleri kızgın yağa atarken.

"Sen şuna Azra'ya Suho ile ilgili dedikodu verdim, o da merakından uykusunu bölüp geliyor desene." Kafamı iki yana salladım. "Şaşkınım, Azra ve sabahın köründe kalkmak ha?"

"Anla işte bizi nasıl şok ettiğini." Annem gözleriyle muzur bir bakış atınca iç geçirdim.

"Neden hepiniz evlenecekmişim gibi muamele yapıyorsunuz ki?"

Annem "Neden evlenmiyorsun ki?" deyince ağzım kendiliğinden açıldı. Ne dediğinin farkında mıydı bu kadın? "Öyle bakma canım sende. Yirmi üç yaşındasın, küçük sayılmaz. E, Suho oğlumun da yaşı gelmiş. Evlenin, güzel çocuklarınız olsun. Biraz da torun bakalım canım!"

"Anne, bilmem farkında mısın ama ikimizde Kore'de şarkıcıyız." Ellerimi iki yana açtım. "Orada sevgilinin olması bile kariyerinin bitmesi ve ülkede linç yemen için yeterli bir sebep."

"Ne olmuş yani?" Annem omuzlarını silkince derin bir nefes alıp yanına gittim. Kalçamı tezgâha yasladığımda gözlerimi anneme diktim. Elleri o kadar hızlı hareket ediyordu ki, onu uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar şevkle yemek hazırlarken görüyordum.

c o ş k u | suho (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin