"Ben senle ne edecem Hileci?"
Gülümseyerek o da onların peşinden gitmeye başladı. Saraya girdiği zaman etrafın kalabalık olması epey şaşırtmıştı Alaeddin'i. Kısa bir süre sonra anladı, beyleri misafir edeceklerini bilmiyordu. Ağabeyine sormak istedi amma ağabeyi ortalarda yoktu.
Büyük bir sofranın etrafında oturmuşlardı. Herkes sofraya oturmuştu artık. Beyler, şehzadeler ve Osman'ın hanesi... Gonca, Holofira ve Fatma yan yana oturmuşlardı. Alaeddin kaçamak bir bakış attı Gonca'ya. Sonrasında yemek yemeye başladılar. Belli bir süre sonra bakışları beylerin üstünde gezmeye başladı. Derken birinin üstünde çivilenircesine durdu. İnatla bakmaya başladı, bu Süleyman Bey'i gözü hiç tutmuyordu. Dimdik baktığını fark edince bakmayı bıraktı. 'Alaeddin insan misafire böyle mi bakar? Kendine gelesin' dedi kendi kendine.
İçinde bir huzursuzluk vardı, dayanamayıp kaçamak bir bakış attı Süleyman'a. Yediği yemek boğazına dizildi, ölümcül bakışlarını yolladı ona. Gonca'sına bakıyordu! Hileci Hatun'una, karısına. Bu bakışı birkaç saniyelik de olsa Alaeddin'i çıldırtmaya yetmişti, yutkunmaya çalıştı. Bir yandan da kendini dizginlemeye çalışıyordu. 'Belki de yanlış gördüm, yanlışa yordum. Sakin olmam gerek' diye kendine telkinler verdi. Tekrar yemeğe bakmaya çalıştı, yedikleri boğazından geçmiyordu sanki. Süleyman'ı göz hapsine almıştı resmen. Bakışlarını üstünde çekmiyordu. Süleyman bunu fark etmiş ama umursamıyordu, yemeğini yemeye devam etti.
En sonunda yemekler yendi, sohbetler edildi. Artık uğurlama faslına geçilecekti. Alaeddin, Süleyman'ın Gonca'nın yanında olduğunu gördü. Yumruklarını sıktı, onlara doğru adımlarken Süleyman Gonca'ya bir şeyler söyledi, Gonca başıyla onayladı ve gülümsedi. Alaeddin hızlı adımlarla onlara doğru gidiyorken onlar kalabalığa doğru gitmeye başladı. Alaeddin de peşlerinden gitti. Osman Bey konuşmayı sürdürüyordu. Herkes teker teker vedalaştı. Alaeddin Süleymanla uğurlama faslını tamamladıktan sonra hâlâ kalabalık da oradaydı. Süleyman Bey son bir kez Gonca'ya bir şey söyleyecek gibi oldu, Alaeddin atıldı hemen.
"Gonca Hatu-"
"Hatunum pek yorgundur, ne istersin bana diyesin Süleyman Bey"
Hatunum derken üstüne basa basa söylemişti. Gonca da dâhil herkes bir anlığına ona bakmıştı. Sonrasında misafirler yola revan oldu, ev sahipleri de odalarına çekilmeye başladılar birer birer. Alaeddin tam odasına gidiyordu ki Orhan onu durdurdu.
"Alaeddin nereye gidersin gel daha işimiz vardır"
Orhan, Alaeddin ve Osman uzun bir toplantı yapmıştı. Alaeddin bir an önce bitmesi için sabırsızlanıyordu. Toplantı boyunca dişlerini sıktı durdu. Biter bitmez yaydan fırlayan ok gibi odasına doğru gitmeye başladı. Düşünceler hücum ediyordu her yandan. O Süleyman ne söylüyordu Gonca'ya? Niye Gonca'ya bakıyordu? Gonca niye gülmüştü? Ne konuşmuşlardı? Tam kapının önüne gelince soluklandı. Derin derin nefesler aldı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Sonra usulca açtı kapıyı. Gonca kitaplıktaki kitaplarla oyalanıyordu, Alaeddin kapıyı kapatınca yerinden sıçradı. Sonra süt dökmüş kedi gibi bir kitaplara bir Alaeddin'e baktı, hemen elindeki kitabı yerine bıraktı. Alaeddin sert bakışını görünce kitaplara dokunduğu için kızdığı sanmıştı. Zaten bu odadaki hiçbir şeye doğru dürüst dokunmuyor, hep çekiniyordu. Alaeddin içindeki siniri ne kadar bastırmaya çalışırsa o kadar katlanarak artıyordu. Derin bir nefes aldı.
"Gonca"
"Alaeddin?"
"Ne dedi sana?"
"Kim?"
Sabrı taşmak üzereydi Alaeddin'in.
"Kimin olacak o Süleyman denen herif"
Ne diyeceğini bilemedi Gonca. Aklına Alaeddin'in sofrada Süleyman'a attığı bakışlar geldi. Yüreği daraldı.
"H- heçbir şey demedi"
Gözlerini kaçırdı, az önce rastgele koyduğu kitabın yerini bulmaya çalıştı. Ama Alaeddin'in sabrı taşımıştı artık. Elinden kitabı çekip aldı birden, rastgele bir rafa koydu.
"Ne dedi derim sana, düzgün cevap ver bana Gonca"
Gonca hâlâ raflara bakıyordu.
"Bir şey demedi dedim ya Alaeddin"
Kollarından tutup kendine çevirdi birden.
"Ne konuşuyordunuz o vakit? Uğurlamadan önce? Hem sen nasıl gülüyordun"
Gonca şaşkın şaşkın Alaeddin'in yüzüne baktı.
"Alaeddin n'aparsın, delirdin mi?"
"He ya delirdim, imdi söyle ne dedi sana"
Süleyman sadece yemeklerin çok güzel olduğunu söyleyip çok iyi ağırlandıklarını söylemişti ama bunu Alaeddin öğrenip napacaktı?
"Sana ne? Seni ilgilendirmez Alaeddin Bey"
Alaeddin Gonca'nın yüzüne eğildi. Gözlerinden ataş çıkıyordu sanki.
"Ben senin kocanım Gonca"
Her bir kelimenin üstüne basa basa söylemişti, bilhassa kocanım kısmını.
Gonca ne yapacağını bilemiyordu, söylese miydi? Ama iş bir kere inada binmişti. Hem napacaktı bu Medreseli, Süleyman Bey'in ne dediğini? Meydan okur gibi baktı Alaeddin'in gözlerine. Ama o gözlerdeki parıl parıl hareler bir parça cesaretini kırıyordu. Tam bir şey söyleyecekti ki Alaeddin gene konuşmaya başladı."Sen benim nikâhlı karımsın Gonca"
Ani bir hamleyle kendini bu kıskaçtan kurtardı.
"Bu, her kafana estiğinde bana hesap sorabileceğin anlamına gelmez Alaeddin Bey! Kendine gelsin"
Alaeddin bu sefer belinden tutup çekti kendine.
"İmdi ben konuşacam sen dinleyeceksin Hileci, bana o herifin ne dediğini kelimesi kelimesine söyleyeceksin. Sonra serbestsin"
Gonca kıpırdansa da kurtulamadı Alaeddin bedenini saran kollarından kendini.
"Mühim bir şey olsa söylerdim zati Alaeddin Bey, rahat bırak artık beni"
"Mühim olmasa da söyleyeceksin Gonca"
"Noldu? Sen yoksa beni mi kıskanırsın Alaeddin Bey?"
Alaeddin bir şey söylecek gibi olmuş sonra tekrar susmuştu. Sonra kollarını gevşetti.
"Ne kıskanması Hileci Hatun? Yok öyle bir şey"
Gonca Alaeddin'in kollarından kurtulur kurtulmaz birkaç adım geri gitmişti. Daha fazla bu kadar yakın olmak istemiyordu, aklı bulanıyordu, kafası karışıyordu Medreseli yüzünden. Onun yakınlığı yüzünden.
"Eyi. O vakit işine bakasın, bir daha da beni böyle sorguya çekmeyesin Medreseli"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda Masalı
FanfictionGermiyan ve Kayı birliği, Alaeddin Bey ve Gonca Hatun'un evlenmesiyle sağlanmıştı. İkisinin de birbirlerine karşı hisleri olmasına rağmen, gizli tutuyorlardı.