Chan'ı babası son kez uyarı niteliğinde bir kenara çekerek konuştu.
"Bak yanlış anlama oğlum ama, stajyer olarak başlayacağın için dikkat etmen gerekiyor."
Chan başıyla onayladı ve içten gülümseyerek. "Baba seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağım emin olabilirsin."
"Bunu anladım ama eğer, rezil bir şey yapacağın olursa gözünün yaşına bakmam."
Chan bir şey demedi sadece gülümsemeye devam etti. Adam yanından hızlı adımlarla ilerleyip giderken arkasından bakmıştı.
Sırt çantasının askılarını düzeltip gülümseyerek asansörün düğmesine bastı.
Asansör geldiğinde binip 378. kata bastı sonunda bir işi vardı geçici süreliğine tabii.
Alışasıya kadar işi öğrendiğinde babası açıklayacaktı kendisini.
Gergin olduğu dizlerinin titremesinden belliydi. Ofise adım attığında yoğun kalabalık bir ortam karşılamıştı kendisini.
"Merhaba be-" Demesine kalmadan birisi eline dosyaları tutuşturup verdi. "Bunlarla başlayacaksın. Hoş geldin bu arada."
Kadının aceleciliğinden anlamıştı ki başındaki sorumlu olan kişi. "Tamam." Dediğinde kadının arkasından takip etmeye başladı.
"Arkadaşlar Bang Chan yeni stajyer." Herkes önündeki bilgisayarına bakıp. "Hoş geldin Bang Chan."
Bang Chan hevesli bir şekilde başını eğdi. "Hoş buldum, umarım iyi anlaşırız."
Kadın masasını işaret ettiğinde oturdu kendisi de. "Arkadaşlar teslim tarihi yarın olan dosyayı. Bana mail yoluyla atabilir mi?"
Konuşan kişiye masanın kenarından baktığında somurtkan bir yüze sahip olduğunu gördü.
"Ben Lee Minho." Dedi Kendisine baktığını anlayan kişi. "Memnun oldum." Gülümsedi.
Minho etrafa bakındı kimseden ses çıkmayınca. "Yarın teslim tarihi olan dosyayı mail yoluyla atabilir mi lütfen." Bang Chan elindeki dosyaya baktı ve yarını gösteriyordu.
Hemen bilgisayarı açıp dosyayı girdi tek tek. "Mail adresini alabilir miyim."
Minho gözlerini devirdi ve söyledi. "Gönderdim."
"İki kez sesleniyorum göndersin diye, meğer senmişsin. Niye sesini çıkartmadın."
"Çünkü dosyanın yüzüne bakmadım, özür dilerim." Minho bir şey demedi önündeki bilgisayara döndü.
Öğle yemeği saati geldiğinde herkes yavaş bir şekilde ayağa kalkıp yemek yemeye dışarı gidecektiler.
Kendisi nereye gidebileceğini bilmediği için şirketin kendisine sunduğu yemeği tercih etti.
Tam ayağa kalkıp çantasını almadan gideceği sırada. Minho durdurdu önüne geçerek.
"Nereye gidiyorsun? Bizimle yemek yemeyecek misin." Chan şaşkın bir şekilde bakıp güldü.
"Yeniyim aslında sizinle yemek yemem sorun olmaz mı?" Minho elini alnına getirip kaşır gibi yaptı.
"Bizden sorumlu olan kişi bizim dışında yemek yiyor. Beraber çalışan olarak toplanıp yemek yemeye gidiyoruz."
Bang Chan başıyla anladığını belirtti ve çantasını alıp, onlarla asansöre bindi gergin bir şekilde.
"Dışarıdan çok salağa mı benziyorum?" Diye soru yöneltti Minho'ya.
Minho Chan'ı baştan aşağıya süzdüğünde dudağının kenarında kırmızı keçeli kalem izini gördü.
"Yani.. pek sayılmaz neden öyle söyledin ki?" Elini yüzünü kontrol etmek için Chan cebindeki telefonunu çıkarttı.
Kameradan görmüştü ne olduğunu peçete uzatan kişinin suratına baktığında Minho gülmemek için kendini zor tutmuştu.
"Teşekkür ederim." Dedi ve peçeteyi dudağının kenarını sertçe sildi.
Bulgogi yemeği yemek için iş yerine yakın ara sokağa girdiler.
10 kişi ekip olarak yer gösterdi kadın o kadar yoğun değildi müşteri pek olmuyordu.
Hemen geçip oturdu Minho'nun karşısına yan tarafına kendisi gibi stajyer olan kız oturup gülümsedi.
"Ee Chan anlat bakalım, ilk günün iyi geçiyor mu?" Kadrolu olan kendisinden büyük olabileceğini düşündüğü kişi konuştu.
"Evet iyi geçiyor sorduğunuz için teşekkür ederim." Adam gülümseyerek yemeğinden yedi.
"Var mı hayatında birisi?" Bunu soran başka birisi oldu kendinden 2 yaş büyük olan kadın.
"E-efendim anlayamadım?" Sorulan soruya karşı ne yanıt verebileceğini bilmiyordu.
"İlk günden darlamayın bence." Chan gülümseyerek utandığını gizlemeye çalıştı.
"Yanıt vermem gerekiyorsa verebilirim aslında." Minho şaşkın bir şekilde baktı.
Diğerlerinin bakışı gibi. "Daha çok işimle ilgilendiğim için hayatımda birisi yok."
Minho yemeğinden yemeye başladı gülümsediğini belli etmeden.
"Peki nasıl kadınlardan hoşlanırsın?" Chan'ı germişti bu soru.
"Yanıtlamak zorunda mıyım bunu?" Kadın başıyla reddetti.
Herkes yemeğini bitirip hesabı şirket tarafından ödediler.
Elini yıkamaya girdi Chan ellerini yıkayıp, herkesin gittiğini zannederken kendisini bekleyen Minho olmuştu.
"Neden buradasın?" Dediğinde Minho bir şey demedi çıkışa yöneldi.
"Yolu kaybedersin diye bekledim. Ve bir şey söyleyecektim sana."
Chan durdu ve Minho'nun ne diyeceğini bekledi. "Sana sorulan soruları yanıtlamak zorunda değilsin. İlk gelen her stajyere aynısını soruyorlar."
Chan başıyla onayladı ve bir şey demedi. "Sana yardımcı oluyorum umarım yanlış anlamazsın yakınlığımı."
"Yo gayetle seni iyi anladım, teşekkür ederim bir dahaki sefere susacağım."
İkisi de diğerlerine yetişmek için hızlı adımlarla yürüdüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i fell in love with my boss's son. (minchan)
FanfictionBang Chan babasının istediği gibi şirkete başlamaya karar verdi. Kimse babasının Bang Geum-Soo olduğunu bilmeyecekti soyadı farklı bir şekilde girecekti. Girdiğinde stajyer olarak başladı ve zamanla insanların gözüne sıradan bir insan olarak geldi...