Eve girdiğinde babasının uyuduğunu fark etti sessiz olmak için ayakkabılarını ayağından çıkartıp adımlarını küçük attı.
Kendisini evde biliyordu babası. Sabah olduğunda telefonun alarmı çalmıştı. Gözlerini açtı ve bakındı.
"Günaydın efendim. sizi babanız kahvaltı da bekliyor." Chan yatağında oturur pozisyona geldi.
Adamı başıyla onayladı. "Tamam geliyorum." Üzerindeki yorganı kaldırıp ayağa kalktı.
Temiz kıyafetlerini çıkartıp onları üzerine geçirdi saçlarını tarayıp yan tarafına attı perçemlerini.
Aşağıya indiğinde babası sofra da değildi çoktan kahvaltısını etmişti. "Beni neden beklemedin yemek yemek için?"
Babası elindeki gazeteyi bıraktı yan tarafındaki koltuğa. "Dün evde değildin, asıl benim sana hesap sormam gerekiyor."
Şaşırmıştı Chan ve düşündü de Minho'nun o zamanda orada olması da tuhaf gelmişti dün.
"Baba ben açıklayabilirim-" Tam konuşurken babası lafını böldü. "Ben sana ne dedim? İşe başlarken demiştim hatırlıyor musun yoksa tekrar hatırlatayım mı sana."
"Hatırlıyorum unutmadım ama asla kötü bir şey yapmadım."
Adam ayağa kalktı ve alaycı bir şekilde güldü. "Beni temsil ediyorsun, o yüzden adımlarını benden habersiz asla atamazsın."
Chan başını yere eğdi ve bir şey söyleyemedi. "Özür dilerim baba." Dediğinde babası salondan sekreteri ile çıktı iş yerinin yoluna gitmek için arabaya gitti.
"Kahretsin." Dedi ve etrafa bakındığında 3 kadın çalışan yemek masasını toparlamaya başlamıştı bile.
"Bana hafif bir şeyler hazırlayın, yiyip öyle çıkacağım." Dedi sinirli bir tonda çıkan sesiyle.
2 Kadın hemen mutfağa gidip denileni yapmaya çalıştı. Masaya geçip oturdu.
Dişlerini sıkıp cep telefonuna bakındı belki bir haber vardır öylesine göz gezdirdi.
Kendisine gelen mesajla afalladı.
Minho: Dün eve sağa salim varabildin mi?
Chan: Evet.
Minho: Sevindim.
Chan: Zaten şirkette görüşmeyecek miyiz?
Chan: O zaman sorabilirdin.
Minho: Üzgünüm, seni sıkmak istemedim.
Chan: Sıkmadın zaten, ama bu kadar
yakın ilgiyi hak etmiyorum bence.
Minho: Neden böyle düşünüyorsun?
Sana yardımcı olmaya çalışıyorum sadece.
Chan: Ben Stajyerim Bay Lee.
Minho: Evet öylesin ama ben
her yeni gelen stajyerlere yardımcı oluyorum.
Minho: Yani sana özel değil.
Chan: Bilemiyorum, bir şey demeyeceğim.
Chan: İşte görüşmek üzere.
Chan fazla mı üzerine gidiyordu Minho'nun ama ondan şüphe ediyordu ya başbakanın oğlu olduğunu biliyorsaydı.
Bunu belli etmeden anlamaya çalışacaktı, eğer belli ederse belki de şüphe ettiği gibi çıkmazdı.
Yemeğini bitirip arabasına bindi 40 dakika sonra şirkete varmıştı. Asansör beklerken Minho ile yine karşılaşmıştı.
"Günaydın." Dedi ikisi de birbirine ciddi bir şekilde bakarak.
Asansör inecekleri katta durup indiler ve masalarına geçtiler.
"Herkese günaydın arkadaşlar bugün toplantı yapacağız."
Herkes masasına yeni yerleşmişken tekrar toplantı olacağını duyan kişiler yüzünü düşürmüştü.
Chan tepki bile göstermedi herkes gibi toplantı odasına ilerleyip oturdu Minho'nun karşısına.
Toplantı boyunca Minho'nun kendisine baktığını hep yakalamıştı ama gözleriyle resmen kendisini soymuş gibiydi.
Toplantı bittiğinde herkes masasına giderken Chan Minho'nun omzuna eline koyup durdurdu.
"Konuşmamız lazım çatıya gelebilir misin?" Minho şaşkın gülümsemeyle başıyla onayladı.
Ne konuşabileceğini henüz kendi de bilmiyordu ama şüphelerinde haklıysa bugün bazı gerçekler ortaya çıkacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i fell in love with my boss's son. (minchan)
FanfictionBang Chan babasının istediği gibi şirkete başlamaya karar verdi. Kimse babasının Bang Geum-Soo olduğunu bilmeyecekti soyadı farklı bir şekilde girecekti. Girdiğinde stajyer olarak başladı ve zamanla insanların gözüne sıradan bir insan olarak geldi...