Eve geldiğinde gözleriyle etrafı aradı babasının evde olmadığını anlayınca şaşırmıştı.
Belki de evin yakınındaki atölyesindeydi bilemiyordu neyse diyerek odasına adımladı.
Odasına girdiğinde yatağının üzerinde bir beyaz zarf duruyordu elindeki ceketini sandalyenin üzerine bırakıp zarfı açıp mektuba baktı.
"Oğlum benden gizli hiç bir şey yapamazsın, o yüzden şimdilik bunu da görmezden geleceğim."
Zarfın altındaki fotoğrafa baktığında şok olmuştu neredeyse küçük dilini yutacaktı.
Birisi Changbin ile kendisini fotoğrafını çekmişti. "Tanrım ben ne yapacağım, ruh hastası bir babam bir de iş yerindeki o çocuk."
Mektubu ve fotoğrafı yırtıp çöpe attı hemen duşa girip sinirlerine hakim olmaya çalıştı.
Üzerini giyinip annesinin odasına gitti değişen bir şey yoktu ama hemşire vardı.
"Bugün nasıl iyi mi?" Kadın bir şey demedi. "Gün geçtikçe hala aynı değişen bir şey yok."
Chan bir şey demedi durgun bir şekilde baktı annesine. "Anne babam iyice zıvanadan çıktı."
Elini tutup okşadı Chan annesinin. "Anne ben dayanamıyorum artık, ölmek istedim bugün."
Kadın tepki verebilmişti Chan'ın parmağını sıktı. "Anne beni duyabiliyor musun?!" Kadına seslendi gelmesi için.
"Hemşire bakar mısın!" Hemen kadın geldi. "Annem parmağımı sıktı." Hemşire Chan'ı odadan çıkartıp baktı.
5 Dakika sonra çıktı odadan. "Sanırım annenizin bilinci yerine geliyor ama bunun da biraz zamanı var."
"Ne kadar süre?" Kadın bilmiyordu ama, "Belirli bir süre yok, bekleyip göreceğiz."
Chan bir şey demedi ve odasına çıkıp uyumak için yatağına uzandı.
Sabah olmuştu babasını hiç çekemezdi ama görünmezse başına bela da olabilirdi çok cins bir adamdı.
Otoriterliğini geçti işi için ölebilirdi babası. "Dünkü mesajını aldım baba."
"Güzel alabildiğine sevindim, otur kahvaltını et." Chan oturup çubuklarıyla yemeğini aldı.
"Baba bir erkek arkadaşımla görüşebilmem neden bir sorun oluyor senin için?"
Adam baktı Chan'a ve gülümsedi. "Daha büyük sorun ne biliyor musun? Gazeteciler seni biliyor ve yanındaki arkadaşının da yumurtlaması olası olması olabilir mi Chan."
Haklıydı aslında ama yine de bu kadar sıkı yönetim uygulaması çok saçmaydı.
"Peki daha dikkatli olurum merak etme Baba." Adam bir şey demedi yemeğini yedi ve kalktı sofradan.
"Geç kalma acele et, akşama görüşürüz." Adam evden çıktı sekreteri ile.
Chan sinirle yemeğini yemeye başladı ve bitirdiğinde. "Ajumma." Diye seslendi hizmetçi kadına.
"Evet efendim, bir şey mi oldu?" Chan sinirlenmişti. "İlla bir şey mi olması gerekiyor seni çağırmam için?"
Kadın başıyla reddetti. "Hayır efendim, ne istemiştiniz?"
Chan'ın deli gibi başı ağrıyordu. "Bana ağrı kesici ve mide bulantısı önleyici hap getir."
Kadın denileni yapmak için hemen çıktı ve gitti aldı geldi. "Buyurun efendim."
Hemen alıp suyu içti ayağı kalkıp. "Teşekkürler, bugün otobüsle gideceğim arabamı almayacağım."
Kadın bu bilgiyi alıp diğer korumalara söyledi takip etsinler diye.
Şirkete geldiğinde Minho kendisine baktığını gördü ve sinirliydi ispiyoncu bir pislik olduğunu daha iyi bir şekilde anlamıştı.
"Günaydın herkese." Deyip masasına geçti. "Bugün gerekilen dosyaları yetiştirdiniz mi arkadaşlar."
Kadının gelip söylemesiyle herkes evet demişti. "O zaman lütfen mailime yollayın."
Chan ve herkes kadının mail adresine yolladı tek tek. "Minho senin gelmedi mailin. Daha yoksa bitmedi mi?"
Minho durgun yüzüyle. "Aslında daha henüz bitmedi onaylatıp yollayacağım size."
Kadın bir şey demedi. "Bugün hemen onaylatıp yolla bana." Minho başıyla onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i fell in love with my boss's son. (minchan)
FanfictionBang Chan babasının istediği gibi şirkete başlamaya karar verdi. Kimse babasının Bang Geum-Soo olduğunu bilmeyecekti soyadı farklı bir şekilde girecekti. Girdiğinde stajyer olarak başladı ve zamanla insanların gözüne sıradan bir insan olarak geldi...