Çare

449 33 78
                                    

Melih

Ailemle ilgili bir şeyleri ilk öğrendiğimde sekiz yaşındaydım. Yere düşüp bacağını yaralayan arkadaşıma yardım çağıracakken kahve eşliğinde dedikodumu yapan kıdemli ve acemi arasında geçen konuşmayı tesadüfen duymuştum.

"O çocuk beni her zaman korkutmuştur," demişti acemi. 

"Şu aptal sarışın velet, değil mi?" Kıdemli olan onu bilmişçe onayladı. "Akıl hastası gibi bizi köşede izliyor, diğerlerine kızdığımızda resmen hevesle bakıyor..."

Halbuki nefret doluydu bakışlarım. Birinin kendinden güçsüz birine zorbalık yapmasından tüm kanımla nefret ederdim.

"Ne garip biri..."

"Zaten onun ailesi böyle şekerim. Şu haberlere çıkan cinayeti görmüşsündür belki. Antalya'da bir adam çocuğunu öldürmeye çalışmıştı, karısı engel olmaya çalışırken ölmüştü... Adam da hapishanede öldü."

Konuşmanın nereye gittiğini anladığımda hissettiğim dehşet hala çok tanıdık. Parmaklarımdan bir buz parçası yayılmış da tüm vücudumu esir almış gibiydi, her aklıma geldiğimde hissettiklerimin başlangıç noktasıydı.

"Ay hiç hatırlayamadım abla."

"Neyse işte." Kıdemli toparlanıp ona doğru eğildi. Fısıldadığını sansa da hala çok net duyuluyordu sesi. "O çiftin çocuğu bu, adamın ailesi istemeyince buraya gönderdiler. Babası tam bir psikopattı, kendisi de öyle belki de... İnsan hiç çocuğunu öldürmeye çalışır mı?"

"Deme ayol... belki kendi çocuğu bile değildir." 

İkisi kıkırdarken beni duymalarına aldırmadan oradan koşarak uzaklaşmıştım. Bahçede hala ağlayan arkadaşımı geçmiş, bana seslenenlere aldırış etmemiş ve güvenliği aşarak yetimhaneden dışarı fırlamıştım.

Duyduklarımdan kaçmak istemiştim.

Hayır, olduğum kişiden kaçmak istemiştim.

Ne zaman akmaya başladığını bilmediğim yaşlar önümü bulanıklaştırıyor, dünyayı içinde olduğum buz parçasının arkasından görüyor gibi hissetmeme sebep oluyordu. Varlığım ailemi yok eden şeydi. Henüz sekiz yaşındaydım, bununla baş edebilecek güçte değildim.

Derken bir şeye çarpıp onunla birlikte yere yuvarlandım. O şey üstüme düşmüş, ben de sertçe kafamı yere vurmuştum. Fiziksel acı buz kütlesinin arkasından bile bana ulaştığında ufak bir çığlık koparttığımı hatırlıyorum.

"Ah! İyi misin!?" dedi benim yaşlarımda bir çocuk korku dolu gözlerle bana bakarak.

İlk düşündüğüm şeyin daha romantik olmasını tercih ederdim ama maalesef alt kirpiğinin nasıl üst kirpiği kadar uzun olduğunu merak etmiştim. Benim açık mavi gözlerime tezat siyah gözleri kendine değen her ışık parçasını büyük bir tevazuyla kabul ediyor, üzerine yıldızlar serpiştirilmiş bir gece gibi görünmesine sebep oluyordu. Bakımsızlıktan fazla uzamış sarı saçlarımın aksine onun siyah saçları özenle şekillendirilmişti. 

Siyah olup da değerli olan bir mücevher yoktu ama o bir mücevhere benziyordu.

"Ugh..." Yüzüm kıpkırmızı kesilirken burnumdan kan akmaya başladı. Ve sonradan anlayacağım üzere, bunun sebebi çarpışma değildi.

Öyleyse bile o andan sonrakiler çarpışma sebepli olmamıştı.

"Hi!!" Çocuk panikle kol yenini burnuma bastırdı. Kıyafetinin ne olduğunu anlayamayacağım kadar kaliteli bir kumaşı ve mükemmel bir dikimi vardı, ilk bakışta zengin olduğu belli oluyordu. "Çok özür dilerim..." dedi ona çarpan ben olsam bile. "Eee... şey..."

Kaçak Damat (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin