Hayatımın Aşkı

979 68 55
                                    

Hayat acımasızdı ve zorluklarla doluydu. Bunu on yaşında tüm ailemi kaybedip yetimhaneye düştüğümde anlamıştım zaten. Sevdiğim kadın yerine kocası olacak herifi yanlışlıkla kaçırmamsa bunu tasdiklemişti. Baya fena tastiklemişti harbiden.

Pekala... neler olmamıştı ki?

Başkasıyla evlenen sevgilimin düğününe sızarken yedi kez ehliyetten kalan elemana arabayı devretmiş, en korkağımıza güvenlik kameralarını izleme görevi vermiş ve en asabimize de kapıdaki insanları oyalama görevi vermiştim. Bir şeylerin ters gitmesi kesin olan senaryoda her şey ters gidince ebemin- pardon, sevgilimin kocasını görmüştüm. Onunkini görmekse şu an en büyük korkumdu... Çünkü...

Hemen yanımda oturuyordu ve hayatımda maruz kalmadığım cilveyle yanıt veremeyeceğim sorulara maruz bırakıyordu.

"Ayy aşkım~ Beni ilk nerede gördün?"

"Nasıl aşık oldun~?"

"Kaçırmaya nasıl karar verdin?"

"Biz ne zaman evleniriz peki?"

Tabii her normal insan neden doğruları anlatmadığımı sorardı. Bu esnada enseme şaplak bile atabilirdi- bunu hoş karşılardım. Benim de yapmak istediğim buydu.

Haklı bir bahanem olmadığından değil ha. Zafer'e doğruları söylemeye yeltendiğim an tatlı tatlı kafama sıkacağına dair ufacık bir ipucu vermişti. Bu sıcak anlardan sonra sikerler doğruyu diye düşünmeyen adamın alnını karışlardım.

Onu evime götürecektim. Zafer gibi zengin piçi biri, Yeliz'in aksine durumumu gördüğü an kaçıp giderdi muhtemelen.

Gerçekten de mahallemize geldiğimiz an gözlerini bir anlığına benden çekip dışarı baktı. Çarpık kentleşme olmasaydı bile çarpık kentleşecek bu yer korkuncun da ötesindeydi. Sıcak bir mahallenin kopuk kesitleri gibi görünen az katlı evlerin çevresine yığılmış buzdan gökdelenler her yerdeydi. Yollar tekrar tekrar yapıldığı için arnavut kaldırımları yamalayan çirkin beton son derece rahatsız edici duruyordu.

"Burası da bizim sıcak yuvamız." diye dalga geçtim. Tabii götüm yemediğinden son anda dalga geçer ses tonunu kullanamamıştım, bu yüzden az daha yalaşacakmışız gibi fazla samimi bir tonda çıkmıştı sesim. Utançla kafamı arabanın camına gömesim gelirken Şenol ve Melih'in korkunç bakışlarıyla karşılaştım. 

Yer yarılsaydı da şeytanın götüne kadar girseydim keşke.

Bu sırada zoraki olduğu çok fena belli bir gülüşle başını çeviren Zafer, "Aslında fena değil-" derken tesadüfen göz göze geldiği Melih'le donup kaldı. Daha önce dediklerine cevap verse de ona göz ucuyla bile bakmamıştı, yani ilk kez görüyordu yüzünü.

Melih bakıştıkları an gözlerini çevirip etrafa bakarken Zafer'in gülümsemesi solmuş, bir hayalet görmüş gibi teni beyazlaşmıştı. Onu baştan aşağı hızlıca süzdü, sanki hiçbir sefer yetmiyormuş gibi tekrarlayıp durdu.

"Bir sorun mu var?" dedi Melih titreyen bir sesle. Ben olsam ben de titrerdim. Her an sikilebilir bir durumdaydı. 

Tehlike çok büyüktü.

Zafer dudaklarını araladı, ardından istemsizce yükselen ufak bir kahkahayla şaşkınca onu izlemeye devam etti. Konuşmasa bile bir sıkıntı olduğu daha bariz olamazdı.

"Melih'e mi aşık oldun?" dedim Melih'in omzunu kavrayıp çekelerken. "Tüh ya neyse bunu sikersin artık-"

"ÇINAR!!" Melih ciyaklayıp kıvrandı. "Bıraak!!"

"Abi ben hiç götümü vermedim." diye fısıldadım kulağına. "Bir kereliğine versen yerime? Ha? Olmaz mı?"

"SENCE OLABİLİR Mİ?" diye bağırdı Melih dehşetle ona bakarken. "SINAV ÖNCESİ SİLGİMİ Mİ BÖLÜYORUM, BU NASIL İSTEK?"

"Bağırma bana amına korum ha." dedim kafamı sinirle onunkine tokuştururken. Melih bir sızlanıp kendini geri atmıştı, sulanmış gözlerle bana bakıyordu. İstemsizce sırıttım. Bunu zorbalamak da ayrı keyif veriyordu he. Başka bir şeyden bu tat alınmazdı... 

Rastgele herifin tekini kaçırmanın getirdiği tüm gerginliğim uçup gitti. Neredeyse.

Zafer'se bizim şakalaşmamızla pek ilgilenmemiş gibiydi. Melih'e gözlerini dikmeye devam ediyordu. Benim bile hafiften götüm tutuşmaya başlamıştı. "Ehe? Zafer? Şaka yapıyorum bak sakın ha, sakın Melih'i sikme, çok fena kıskanırım..."

Şenol uzanıp kafama geçirdiğinde zihnim berraklaştı. 

"Ya-yani..." Kendimi düzeltmeye çalışırken Zafer gözlerini kırpıştırıp bana baktı. 

"Hı? Ne diyordun..?"

Büyük bir rahatlamayla sırıttım. "Hiiç, eve geldik neredeyse. Onu diyordum."

"Anladım... tamam." Zafer bir kaç saniye boş boş bakındıktan sonra kendi yanağına hızla tokat attı- dördümüz birden sıçrayıp ona garip garip bakarken neşelenmiş görünerek tekrar bana dönmüştü. "Ama evde jakuzi var değil mi?"

"Kü-küvet var..?" diye kekeledim sonraki tokadın beni bulmaması için dua ederken. "Ama sevişilir yani küvette büyük çünk-"

Şenol tekrar vurmaya davranmadan susup Zafer'le bakıştım. Az önceki kadar hevesli ya da cilveli davranmıyordu, bu beni utançtan kızartacak imalı gülüşünü atmasına engel olamadı.

"Rezil." diye mırıldandı Ayhan. 

"Senin götünü sikerim ha." diye fısıldadım dişlerimin arasında. Bu sırada Zafer'e 'her şey yolunda!' diye bağıran sırıtışımı sunuyordum.

"Yaparsın ben sana güveniyorum. Bir sen bir Melih." Ayhan sağlam tek gözünü devirdi, ardından arabayı oturduğum binanın yanına çekip durdurdu. "İn."

"İnmesem?" dedim çaresizce.

"Birlikte kaldığımızda heyecandan kalp krizi geçireceğin için mi?" diye anında fırsatı fırsata çevirdi Zafer. Koluma girip bana sırnaşmış, ben on iri gözlerle bakarken yaramazca sırıtmıştı.

"Biz... Biz..." Hızla arkadaşlarıma baktım. Aklımdan milyonlarca tilki kaçışıp duruyordu sanki, birinin kuyruğunu yakaladığım an bağırdım. "TEK KALAMAYIZ Kİ! MELİH'LE EV ARKADAŞIYIM BEN!"

"Hı?" Melih başını yana eğip bana baktı. 

"Evet evet." Zafer'in kollarından sıyrıldığım gibi Melih'e doğru kaykıldım. "Melih'i ev sahibi evden atmış, işe bakar mısın? Benimle kalmak zorunda."

Pekala, en azından bu doğruydu. Melih bu hafta içinde evden atılmıştı. Yalnız benle değil, daha yakın olduğu Ayhan'la kalıyordu. Eşyalarınıysa en büyük eve sahip olan bana atmışlardı. Bu işe yarayabilirdi.

"Ehe." Melih gergince güldü. "Yok."

"Öyle öyle."

"Değil değil." Ona çaktırmadan dirsek attığımda acıyla tısladı. "Utanmana gerek yok. Hayatımın aşkı benim CANIM ARKADAŞIMIN evde olmasından rahatsız olmaz. Olsa benim hayatımın aşkı olamazdı. Değil mi HAYATIMIN AŞKI??"

Zafer belirsiz bir ifadeyle ikimize bakıp gülümsedi. Çok tatlı bir gülümseme olsa da ağzımda acı bir tat bırakmıştı. "Öyle."

Üçümüzün bir evde birlikte kalmaya başlaması böyle başladı.

Kaçak Damat (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin