Evren ve Karadelik

217 29 251
                                    

Bu sefer ufak bir farklılık yapalım, sürekli aynı karakterleri yazacak değiliz yaa (aslında en az 20 defa bastan baslayıp sildim, sonunda kafa toplamak ve diğer bölümlere gecebilmek icin böyle bir bölüme ihtiyacım vardı)



BU ARADAA

Tanrı=Yaratıcı demek.

Allah, Tanrı'nın özel ismidir. 



Sonraki bölüm 16 oy ve 4 farklı kişiden yorum gelince


Aras

Okuduğum kitaplarda, izlediğim filmlerde ve duyduğum şiirlerde sıkça sarışın insanlara övgüler dizilirdi.

Güneş ışığı gibiydi saçları, belki de değerli bir altının en parlak noktası. Öyle çeşitliydi ki bu övgüler. Bazen tatlı bir hayvan yavrusuyla bile bağdaştırılıyordu. Berke de sık sık civcivle bağdaştırılırdı. Belki de sevimli davranırken etrafta koşuşturup etrafa şaşkın bakışlar atmasındandı.

Aynı şekilde mavi gözlere de paragraflarca yazılar yazılmıştı. Mavi bir deniz denmişti; bir gökyüzü veyahut menekşeler.

Dudaklar? Öpülesi denirdi. Şehvetli, şuh.

Ama ben biliyordum.

O bunların hiçbiri değildi.

Öyle ilahiydi ki bunların hiçbiri olamazdı. İstese bile olamayacağı tek şey buydu. Basit, pespaye, öylesine bir varoluş asla sahip olamazdı.

Ne yazık.

Ondan önce gördüğüm her insan soluktu. Hayır, soluk yeterli bir kelime değil. Onlar renklerden öyle yoksunlardı ki soluk demek ancak bir lütuf olabilirdi. Yetmezmiş gibi basit, önemsiz varoluşlarına sıkıca bağlılardı. 

Ben renkleri ilk kez onunla karşılaştığım an görmeye başladım.

Ailem ve çevrem her şeyin yaratıcısı Tanrı'dan bahsederlerdi. Onu gördüğümde, ancak Tanrı'nın böyle bir şey yaratabileceğini düşündüm. 

Saçları öyle parlaktı ki güneş ışığı onu gölgelediğine utanırdı. Onu gören çiçekler renklerinden utanıp solar, yanında duran en değerli taşların öylesine bir taştan farkı kalmazdı. Var olmayan renklerdendi, fani gözlerin göremeyeceği kadar güzeldi.

Bana çevrildiği an kalbimi hissetmemi sağlayan gözleri bir deniz değildi. Tuzlu, pis bir suyla nasıl karşılaştırılabilirdi? Ab-ı hayat çeşmesinden dökülen suyun kaynağı belli ki bu gözlerdi. Sonsuz hayatı bahşeden suyun her bir damlası irislerine serpiştirilmişti. Tüm renklere sahip olan beyaza çalan kirpikleri ruhunuzu görecekmiş gibi bakan badem gözlerini çevreliyordu. Ve o gözlere baktığınız an, o ana kadar nefes almadığınızı fark edeceğiniz korkunç bir gerçeklikle yüzleşmeniz gerekirdi.

Eğer saçlarının her bir telini ilmek ilmek tenine işlemişse, gözlerinin her bir zerresini özenle resmetmemişse Tanrı; bu kadar güzel bir varlık ortaya çıkamazdı.

Dudaklarıysa herhangi bir şehvet içermiyordu. Bu ona hakaret olurdu. Küçük ağzındaki dolgun dudaklar hiçbir öpücüğün kirletemeyeceği kadar masum, canınızı seve seve verebileceğiniz kadar güzeldi.

Ona güzel derken utanıyordum. Güzel olarak nitelendirilen her şey karşısına onu koymak acımasızcaydı ama başka şansım yoktu; kelimelerin ötesinde olan ona karşı başka şansım yoktu.

Kaçak Damat (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin