LKOJIHBJSKDLFKŞOİLPFŞGKDM AY BİR TIK EĞLENDİM SANKİ BU BÖLÜM
Sonraki bölüm 23 oy 5 farklı kisiden yoruma
Bir boynumdaki bıçağa baktım bıçak mı diye, bir de onu uzatana baktım adam mı diye. Normalde çığlık falan atıp kaçardım ama o noktada... korkunç bir alışmışlık hissi çökmüştü bünyeye. Televizyondaki havalı mafyaları düşündüm, kesin akşam kankeytolarıyla batak atmayı düşünerek geçiriyorlardı tüm o aksiyonu. Ben de Zafer'le sikişmeyi düşünüyordum, oradan pay biçmiştim.
"Birader ne oluyor?" derken geriye kaydım. O da peşisıra beni takip edince tadım kaçtı. "Sen kimsin?"
VE TAM O ANDA AKLIMA GELDİ. Kim benim düşmanım olabilirdi? Acaba? Bir düşünelim bakalım, daha bugün eski sevgilimin kocasını çalıp benim o diye carlamıştım. Allah kahretmesindi, ayakları o koca götüne vura vura suikastçi tutmuştu.
Adam cevap veremeden içeriden bir gürültü gelmesiyle irkildim. Onun tek kişi olduğu ne malumdu? Endişe beni ele geçirirken dudaklarımı araladım. "ZAFE-"
Tam o sırada boynumdan bastırılarak duvara savurulmuştum. Elini sertçe sıkarken çaresiz çırpındım, o kadar güçlüydü ki bir an olsun nefes alamamıştım.
"O nerede?" diye tısladı adam, bastıra bastıra. Ardından cevap verebileceğim kadar gevşetmişti elini. İçeriden gelen gürültü artsa da kendimi bile kurtaramayacak durumdaydım, yani zar zor nefeslenmeye çalışıp öksürerek, "Kim?" demekten başka çarem kalmamıştı.
O Yelloz Yeliz'in nerede olduğunu bana neden soruyorlardı ki? Ah, belki de Yeliz'in babası göndermişti. Kendine bir şey mi yapmıştı acaba kızcağız? Beni ilgilendirmese de, böyle bir şeyin parçası olmamın ihtimali bile korkunçtu.
Bana cevap vermedi. Gürültüler dikkatini dağıtmış göründü, beni de zararsız bulmuş olacak ki bırakıp içeri doğru ilerlemişti. Aniden göğsüne yediği tekmeyle doğrudan tezgahıma uçtu, o çarpıp yere düşerken onunla birlikte çarptığı dolabımın kapağı ve tezgahımdan, MERMER OLAN TEZGAHIMDAN, ufak bir parça da düşmüştü.
"Siktir," dedi Zafer kapımın önünde dikilip. Bir ölüm meleği gibi duruyordu, üstü başı kan içindeydi ama tek bir yarası bile yoktu.
En başından beri başıma ne kadar büyük bir bela aldığımın farkında değildim.
Tamam, yanlışlıkla sevgilim yerine sevgilimin evleneceği adamı kaçırmıştım. Herkes hata yapabilirdi.
Ama ufacık (1.83 kadar) bir hatanın hayatımı böyle köklü bir şekilde değiştireceğini nasıl tahmin edebilirdim ki?
Zafer beni gördü, yüzündeki ifade anında sahte bir gülümsemeye bıraktı yerini. Bana yanaşırken geriye sendelesem de kaçacak deliğim yoktu.
"Çınarcığım~" diye mızıldandı Zafer ellerini ensemde birleştirip sarkarak. Kırmızıya çalan dudaklarını büzmüş, gözlerini masumca irileştirmişti.
Gözlerim bir anlığına dudağına kaysa da hızla gözlerine çevirdim bakışlarımı. Ki bu iyi de olmuştu, eğer gri gözleri fırtınalı bir gökyüzünün rengine bürünmese ve ben de bunu görmesem bu kadar sinirli olduğunu biraz zor anlardım.
Tabii arkasındaki üst üste yığılmış, dövmekten haşatını çıkarttığı zavallı bedenlere bakmazsam.
"Bana bir açıklama yapmanı talep edebilir miyim ki lütfen?" diye devam etti Zafer.
Sesi ipek gibi pürüzsüz ve yumuşacıktı. Hafiften bebeksi bir sesle konuşuyordu. Öfkesi cilvesinden bir şey eksiltmemişti belli ki.
Cevabımı beklerken başını yana eğdi. Siyaha boyalı kabarık saçları tüy gibi dalgalanmıştı bu hareketiyle.
"Ee..." diye mızıldadım gözlerimi kırpıştırıp.
Belki de en baştan başlamamam gerekiyordu.
"Ye-Yeliz-" diye kekelerken sözümü kesen, az önce boğazıma yapışan adamdı.
"Efendimizi-" Zar zor nefes alırken göğsüne bastırdı. "Bulmak zorundayız. Michael'ın nerede olduğunu hemen söyleyin."
"Michael kim amına koyim ya?" dedim boş bakışlarla bakarak.
"Berke olmasın?" dedi Zafer doğrularak. Eh, histerik tavrı bir tık azalmış gibiydi. "Hayatımıza giren her yeni isimde ondan şüphe duyuyorum, saçmalığa bak..."
Derken sözünü yerdeki adam kesmişti. "Aynen Melih."
"..."
Zafer'le bakıştık.
"Eh, o kadar da saçmalık değilmiş." dedim omuz silkerek.
"Michael zaten Melih'in yabancı versiyonu. Şu seni vuran elemanlar olmasın?" Zafer kaşlarını çatıp homurdanırken saçlarını geriye taradı, kanla ıslanmış saçları kolayca şekil almıştı. Bunun onda ne kadar doğal durduğunu fark ederek it gibi titredim. En büyük tehlike boğazımı sıkan adam değil, kocişkom olacak herifti... "Ne oldu? Yüzümde bir şey mi var?"
"Biraz kan."
"Ha." Zafer eliyle yanağını sildi, kan daha çok yayılmıştı. "Geçti mi?"
"... sayılır." İç geçirip hala tekmenin etkisinden kurtulmaya çalışan adama baktım. "Bunlar bir tık zayıf değil mi ya?"
"İçeridekilerin çoğunu bir-iki hareketle hallettim, canım sıkıldı açıkçası." Zafer biraz tedirgin olmaya başlamıştı, onları kolayca halletmiş olmasına rağmen etrafa bakınıp bana uzandı ve sıkıca kavradı. "Gidelim."
O sırada gıcırdayan kapıyla ikimiz de bakışlarımızı kapıya çevirdik. Anlaşılan Zafer'in mafya dedesi yine mezardan örümcek hissi desteği atmıştı...
Gelen kişi kapıdan eğilerek geçmesi gerekecek kadar uzun, koyu tenli bir adamdı. Sigarasını yakarken öyle rahattı ki, sanki başkasının evine dalmıyormuş gibi. Zafer'in tüyleri diken diken olurken beni arkasına alarak geriye çekilmeye çalıştı. Göz ucuyla etrafı taradığını fark etmesem bile ne kadar gerildiğini söyleyebilirdim. Sonunda, bizi savunacak bir şey bulamamıştı. Bıçakların olduğu çekmece az önce tekmelediği adamın olduğu taraftaydı.
Yeni gelen adam sigarasından bir nefes çekip bize baktı. "Boktan pusumuz işe yaramış gibi. Ben kapıdan giremeden çeker gidersiniz diye düşünmüştüm halbuki." Dostane bir tavırla gülümsedi, koyu kahverengi saçları başını hafifçe eğmesiyle birlikte sallandı. Konuşmasından Türk olmadığı belliydi ama önceki adamlara da benzemiyordu. "Yuri tam bir salak, o buzdan Rusya'da takılmaktan hep, tch."
"..."
Anlamadığımızı görünce iç geçirdi. "Soğuk yer. Düşünemezsin. Çorap nerede dersin... Neyse, anlamadınız beni. Ilıman yer iklimi de bir sikime yaramıyor galiba."
"Ben şu an hiç anlamadım, çorap mı giymemiz gerekiyormuş?" diye fısıldadım Zafer'e.
Zafer tereddüt etti. "Sanırım çorap giymeyi düşünürken ana meseleyi unutan soğuk iklimlilere laf etti? Çınar nasıl saçma bir çevren var amına koyayım, olayı çözmeye çalışırken on IQ atladım yemin ediyorum."
"O kadar Harvard okudun bir de."
"Vallahi ya, onun yerine senle üç beş sene takılsam yetermiş..." Karşımızdaki adam bizim konuşmalarımızdan sıkılmış gibi oflayınca ona baktı. "Neyse o takılma işlerini sonra hallederiz."
"Vermem götümü sana."
"Çınar konu bu mu şu an?" Zafer çıkışınca bir an utandım, devamında dedikleriyle utancım yok olmuştu. "Ben alacağım zaten, sen vermeyeceksin..."
Eve zorla birileri girmişti, bıçak çekilmişti, boğazıma sarınılmıştı, kocam olacak adam dövme şovu yapmıştı, şimdi de biri gelip biz sizi pusuladık diyordu. Biz ne yapıyorduk? Benim götümü tartışıyorduk.
Sonuç olarak adam ikimizi haklayıp bayılttığında, ağzımı açıp gık etmeyecek kadar hayam vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak Damat (BxB)
Teen FictionÇınar, istemediği biriyle sırf para için evlenmek zorunda kalan kız arkadaşını düğünden kaçırmaya karar verir. Tek sorun, yanlışlıkla kız arkadaşı yerine damat olan Zafer'i kaçırmasıdır.