〔Ep.11〕Peki Ya Katil İçimizden Biriyse?

96 13 80
                                    

Selaam

Ya ben nie surekli su cocugun basina bir sey gelmesini sagliyorum yazik jeongin

Iyi okumlaaer

29.04.24

Hastaneye varalı bir saat olmuştu. Bu zaman diliminde; Jeongin'e kan verilip sargı yapılmıştı. Şu an ise, serumdaki kanın bitmesini bekliyorlardı.

Hyunjin'in telefonu çaldığında, Jeongin kim olduğunu sorarcasına yüzüne baktı, olayla alakalı olabileceğini düşünüyordu.

"Felix." Dedi Hyunjin ve ardından aramayı yanıtladı.

"Jeongin nasıl?"

"Şu anlık pek bir şeyi yok, kan verildi, onu bekliyoruz. Siz yerini tespit ettiniz mi?"

"Evet, olay yeri incelemeyle beraber oraya gidiyoruz, Jeongin'e dikkat et."

"Tamam ederim."

Kısa konuşmanın ardından, Jeongin'in maral bakışlarıyla karşılaştı.

"Ne oldu, dedemi bulmuşlar mı..?"

"Evet, gidiyorlarmış oraya."

Jeongin, Hyunjin'in ellerini tutup göz kontağı kurdu. "Hyunjin.."

Hyunjin onun gözlerinin hala dolu olduğunu görebiliyordu.

"Lütfen.. Lütfen beni dedeme götür.. Onu son kez göreyim? Lütfen."

"Jeongin.." bakışlarını Jeongin'in tuttuğu ellerine indirdi. Yüzüne bakmak kalbini rahatsız ediyordu.

Ne diyeceğini bilemiyordu, sanki aksi bir şey söylese karşısındakinin tekrar ağlayacak gibi bir hali vardı ve o, Jeongin'in kendini daha fazla yıpratmasını istemiyordu.

Gözlerini tekrar Jeongin'in gözlerine çıkardı.

"Lütfen Hyunjin.." dedi fısıltıyla.

"Daha iyi olacak mısın?"

Jeongin, dudaklarını birbirine bastırıp hızla kafasını salladı. "Olacağım."

Hyunjin dudağını ısırdı, emin olamıyordu. "O zaman dön dediğimde döneceğiz ve kendini iyi hissetmediğinde söyleyeceksin?"

"Tamam. Yeter ki beni dedeme götür." Jeongin'in bu uysal halini uzun süredir ilk defa görüyordu, asiydi genellikle.

"Kan bitmek üzere, ben çıkış işlemlerini halledip geliyorum."

On dakika içinde hastaneden ayrıldıklarında Hyunjin'in arabasına binip, Felix'den aldıkları konuma doğru yol aldılar.

Oraya vardıklarında ise Jeongin arabadan inip hızla boş binaya doğru koşmaya başlamıştı, Hyunjin ise hemen arkasındaydı.

Kapıyı açıp ilerledi, gözleri dedesini arıyordu. Biraz daha ilerledi, Felix ve Changbin'i gördüğünde oraya doğru koştu.

Kadrajına, üzerine beyaz bir örtü serilmiş maktül girince adımları yavaşladı, gözleri doldu. "Dede.." diye mırıldanıp dizlerinin üzerine çöktü.

Titreyen parmaklarıyla beyaz örtünün bir ucunu nazikçe tuttu. Hemen açamadı ama, korktu çünkü. Sonra gözlerini yumup derin bir nefes aldıktan sonra parmak boğumlarını iyice sıkıp çarşafı kaldırdı.

Kadrajına giren bembeyaz yüz ile gözlerini tekrar sıkıca yumdu ve kafasını, göğsüne yaslayarak göz yaşlarını akıttı. Sonra kokusunu içine çekti fakat, o güzel kokuyu kaybetmişti adam, kan kokuyordu artık.

DLMLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin