I.

18.1K 949 2.1K
                                    

Selam.

Genelde burada uyarılar ciddiye alınmıyor. 7 Days'e destan gibi uyarı çektim millet takmadı. Sonra yok aman midem bulandı psikolojim bozuldu falan. Sikerim sizi benim kalemimi dikkate alın.

Yine psikoloji ve suçu anlatan bir kitapla ananızı ağlatmaya geldim.

Smut falan olur illa, detaylı ölüm sahneleri çıkabilir, kan, olumsuz örnek davranış, psikolojik/fiziksel şiddet sahneleri ilerleyen bölümlerde bizi bekleyebilir.

Sırf böyle uyarı yaptım diye bazıları linçlemeye malzeme bulmak için şimdi doya doya fici inceler kdndkdnd ama ben durmam.

İyi okumalar.

***

//

Ayrılık Yakama Tutuşmadan Ben Kaçmalıyım.

//

Size bir hikaye anlatacağım. Bu hikaye komik olabilir, can sıkıcı olabilir, korkunç olabilir, mide bulandırıcı, delirtici, bazen ateşli ve çoğu zaman sinir bozucu olabilir. Yine de seçemem, benim, bizim hikayemizdi bu hikaye. Hayatımda artık yalnız değildim, süslü siyah saçlı, ruh gibi beyaz tenli bir çocuk bana eşlik etmeye başlamıştı. Pişman da değildim, akışı şenlendiren bir detaydı çoğu zaman. Lakin işin özünde ikimizde korkunç insanlardık.

O çocuk geldi, geldi, koşmaya başladı ve en sonunda kucağıma atladı. Kucağımı çok severdi. Biraz geride kalmıştı, cebinden bir şey düştüğünü söylemişti. Bana hızla geri yetişmeyi iyi yapıyordu.

Hemen belinin iki yanını sardım ve onun avuç içlerini yanaklarımda hissettim. Ardından dudakları dudaklarımı buldu. Jungkook bana ıslak bir öpücük verdi, sonra boynuma sımsıkı sarıldı. Kokusu buram buram burnuma dolarken gülümsedi. “Ne düşmüş, aldın mı?”

“Tokalarımdan biri işte. O değilde inanılmaz değil mi ya? Kaçtık işte!”

Ona buradan çıkacağımızı söylemiştim. Sözlerimi tutardım, yine yapmıştım. Bu koca bebeği buradan çıkarmıştım. Ayaklarını belimin iki yanında hızlı hızlı sallıyor ve sevincini her türlü belli ediyordu. Tüm riskleri alarak koca bir kahkaha attı. Yüzümü geri çekip biraz onu izledim. İri gözleri vardı ve gözaltları çok fazla olsa da parıl parıl parlayan gözleri sanki bu kusuru kapatıyordu. Saçları biraz uzundu, kulağının arkasına atacak kadar uzundu ve onun biraz çilleri vardı. Farklı bir tezattı ama onun çilleri vardı.

Yeni değiştiğimiz kıyafetlerimizin cebini kurcaladı. Kot ceketinde hala kucağımda iken bir arama yapıyordu. Hiç inmeye meyilli değil gibiydi. Az çok aradığı şeyi tahmin ediyordum ve yanılmadım, cebinden yıldızlı tokalarını çıkardı ve saçlarına aynasız birer birer takmaya başladı. Ah, kuzum benim. Şimdi fikrimi alacaktı.

“Nasıl oldu? Düzgün taktım mı?”

“Çok güzel oldu bebeğim.”

Duyduğu ile sevinmiş bana yine sarılmıştı, belli ki inesi yoktu kucağımdan. Belini okşadım ve adım atmaya başladım. Biraz daha yolumuz vardı, insanlar çoğalmaya başlayınca onu kucağımdan indirirdim.

Neden mi? Çünkü Jungkook yirmi üç yaşındaydı. Çocuk değildi. Ancak yanımda gerçekten sevimli bir çocuk gibi davranıyor; başkalarının yanında ise sinir bozucu bir çocuk gibi davranıyordu.

Jungkook çok tatlıydı benim için. Dünyalar güzeli bir adamdı lakin o tatlığın arkasında koca bir tehlike yatardı. Kendisi bana bir kere, senden başka bana katlanabilen olmadı demişti.

RUNAWAY | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin