4-Havuz

25.2K 1.2K 408
                                    

4. Bölüm

2 hafta sonra

Uyanalı bir saat geçmişti odamda duş almış etrafı inceliyordum. Üzerime zaten iki tane olan pantolonlarımdan temiz olanı geçirip beyaz body'mi giyindim.

Bu iki hafta boyunca Poyraz ve Can hariç abi takımından kimse eve bir gün bile uğramamışlardı. Yurt dışına dönmüşlerdi ve Beyza Hanım çıldırmıştı. Dün eve gelmişlerdi ve sanırım şimdi kahvaltı yapacaktık.

Mustafa Bey ve Beyza Hanımla aram çok iyiydi.

Can da ara sıra benimle konuşmak istiyor yine de yapamıyordu.

Bugün okuldaki müzik hocamın beni özel olarak yolladığı keman kursum vardı. Kemanım evde kalmıştı abime getirmesi için yazmıştım. Bir yerde buluşcaktık.

Ayrıca havuza gidecektim. Her pazar, çarşamba ve cuma günleri havuzda küçük çocuklara antrenörlük yapıp yardımcı oluyordum.

Bir gün Esila ile gittiğimiz havuzda oradaki hoca ile şans eseri tanışıp konuşmuştuk. Paraya ihtiyacımın olduğunu söyleyince böyle bir teklifte bulunmuştu. Tabi bunun yanında iyi yüzdüğüm için bir avantaj vardı.

Evdeki bütün kıyafetlerimi valize koyup getirecekti bu beni mutlu etmişti. Çok fazla kıyafetim olmasa da en azından az ve güzellerdi.

Birazcık maskara ve dudak kalemi kullandıktan sonra dudaklarımın içini doldurdum.

Saçlarımı salık bıraktım.

Çantamdaki vücut spreyini de sıkıp çantamı sırtıma taktım ve odadan çıktım.

Küçük ama hızlı adımlarla aşağıya inmiş salona ilerliyordum.

Geniş salona geldiğimde onları salon masasında kahvaltı yaparken gördüm.

Gözleri bana değdi.

"Umay?" İlk tepki Aral'dan gelmişti.

"Merhaba," demişti çekingen bir sesle.

İki haftadır hiçbirini görmemiştim ve keyfim bir saniye bile bozulmamıştı.

Burası onların eviydi tabiki de gelmelilerdi fakat umarım yine bana karışmazlardı.

Sadece başımı salladım.

"Oturabilir miyim?"

Beyza Hanım hemen ayağa kalkıp yanındaki sandalyeyi çekti.

"Ben geç uyanırsın diye kahvaltını odana getirecektim. Üzgünüm anneciğim, mahçup oldum."

Ona samimi bir tebessüm yollayıp teşekkür ettim çektiği sandalye için.

Hemen yanımda Can otuyordu. Yavaşça kafamı ona çevirdim.

Ağzı aralanmış bir şey demek istiyordu ki ondan önce davranıp konuştum.

"Günaydın."

"Gü... Günaydın." Bu sırada bana da servis açmışlardı.

Can ise yine şoka girmişti.

Poyraz sofrada yoktu. Keşke olsaydı. Beyza Hanım'a dönüp sessizce mırıldandım.

"Poyraz nerede?"

Benim sessiz fısıldamama karşılık o yüksek sesle konuşmuştu.

"Onun bir işi çıktı. Ama sana çok selamı var."

Mustafa Bey ile birkaç dakika sohbet ettikten sonra kahvaltıma döndüm.

Onlar kendi aralarında konuşuyorlardı ama hiçbirini dinlemedim.

 ABİLERİM Mİ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin