....
Yaklaşık yarım saattir uyanıktım ama içeridekilerin yüzüne bakmak istemediğim için gözlerimi açmamıştım. Susmadan konuşuyorlardı ve bir tane bile önemli bir şey öğrenememiştim.
"Anne niye uyanmadı?" Diye fısıldadı Can. Gerildim. Bir anda ayağa kalkıp işaret çekmek istiyordum.
"Bilmiyorum ki anneciğim, Poyraz'ı çağırsana Adal." Adal kapıdan çıktı sanırım ki kapının açılıp kapanma sesi geldi.
Poyraz'ın sesi duyuldu. Sanırım Adal gitmeden o gelmişti. "Ben de tam seni çağıracaktım abi?"
"Bir sorun mu var?"
"Oğlum, Umay'ın uyanması gerekmiyor mu?"
"Gerekiyordu. Neden uyanmadı ki?" Dedi endişeli bir sesle. Sonra bir anda gözüme ışık tutulunca gözlerimi kırpıştırdım. "Yapma."
Kıkırdadı. Üzerinde beyaz önlük vardı. Poyraz doktor muydu?
"Numara yapıyormuş bu, kim bilir kaç saattir uyanık?"
"Siz kimsiniz tanımıyorum beyefendi."
"Sus, Umay." Dedi aniden sinirleşen bir sesle. "Sen, sus." Deyip iyice yerimde doğruldum.
Hepsini uzun uzun inceledim.
Bir anda ellerini beline koyup karşıma dikilen Adalla kaşlarım çatıldı.
"Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun?" Adal hep sakin biriydi. Şu an her zamankinden farklı duruyordu.
"Neyi?"
"Abi kafayı yiyeceğim, hala neyi diyor." Diye sağdan mırıldandı Aral. Gözlerim Ali'ye kaydı. Sandalyede oturmuş doğruca yere bakıyordu ama bizi dinlediği belliydi.
"Ne diyorsunuz ya?" Diye mırıldandım.
"Hasta olduğunu bize ne zaman söyleyecektin Umay?"
Yutkundum.
"Ben..." Bire anda Poyraz bağırınca yerime sindim.
"Sen ne? Ne Umay? Bunun ne gibi bir açıklaması olabilir!"
Dudaklarım titredi.
"Bağırma." Dedim sessizce. Kahverengi gözlerini üzerimden çekti.
"O herif o yüzden bağırdı değil mi? İlaç milaç dedi." Diye oradan konuştu Adal.
Başımı salladım. Abimden bahsediyordu.
"Kriz geçirdin Umay, eğer hemen eve gelmeyip veya yolda bayılsaydın ölebilirdin." Diye tekrar bağırdı Poyraz. Çok korkutucu duruyordu.
"Hatta ölebilirdin değil, ölecektin! Doktorlar bize kızı öldürmüşsünüz kalbi çok yorulmuş dedi! Yediğin bir tane patates kızartması bile önemliyken sen bize hiçbir şey söylemedin. Tam iki aydır ilaç içmiyorsun. Ölmek mi istiyorsun ya!" Diye bağırdığında Adal kolunu tuttu.
Dolu gözlerimi, gözlerinin üzerimde olduğu Ali'ye çevirdim. Bakışlarını kaçırdı.
Annem ağlamaya başlamıştı. O çok duygusal bir kadındı.
Aral konuşmaya başladı.
"Hastalığın çok ağır. Düzgün bir tedavi bile alamamışsın!" Dedi bundan iğrenir gibi yüzünü buruşturarak.
"Ölmek üzeresin ve bunu hiç umursamıyorsun." Hıçkırdım. Can bir anda gelip kollarını bana doladı. Başımı göğsüne yasladım.
Aral ve Poyraz'ın yüzlerindeki sinirli ifadenin uçup kendini mahçup bir ifadeye bıraktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİLERİM Mİ?
Adventure17 yıllık hayatını geçirdiği ailesinin öz ailesi olmadığını öğrenen Umay'ın hikayesini anlatıyoruz. Klasik bir aile kitabı olabilir ama çok daha güzeli.