İlahi Bakış Açısı...
Umay Ulusay, hızla merkezdeki hastaneye ambulansla getirilirken nabzı çok yavaş durumu fazla kritikti.
Ama psikolojik ve ruhen durumu daha kötü olan kişiler vardı.
Onların başını Ali ULUSAY çekiyordu.
Adeta delirmişti.
Şuan ise ameliyathanenin önünde duvara çökmüş ellerini yüzüne yaslamış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Aklında sadece Umay'ın gözlerini kapatmadan önceki görüntüsü vardı.
Hala ameliyat devam ederken Murat doktor üzerinde normal günlük kıyafetleriyle ailenin yanına geldi.
Poyraz'ın yanına gelip elini omzuna yasladı.
"Geçmiş olsun herkese, burada bir tanıdığım vardı da ameliyat hakkında bilgi aldım biraz." Dediğinde Ali dahil herkes ayaklanıp yanına ilerledi.
Beyza Ulusay ve Mustafa Ulusay yoktu. Beyza Ulusay rahatsızlanmış kriz geçirecek duruma gelmişti.
Asır da buradaydı.
Sevgilisi için çok korkuyor kimse görmese de gözyaşlarını akıtıyordu.
"Nasılmış? Allah aşkına iyi bir şey söyle." Dedi Mert telaşla.
"Üzgünüm kardeşim, bunu söylemek istemezdim ama durumu cidden iyi görünmüyor..." Herkes yıkılırken ekledi.
"Vücudunda bıçak darbesi var, bıçak fazla derine girmese bile iç organlarının hasar görme ihtimali var. Ama en büyük sorun Umay'ın kalbinin dayanıp dayanamayacağı."
İç çekip devam etti.
"Siz onu bulduğunuzda kalp krizi geçiriyormuş..."
Herkes tokat yemiş gibi irkilirken Ali'nin eli kalbine gitti.
"Çok aç kalmış, midesine hiçbir şey girmemiş. Zaten o kadar yorgun ki vücudu ilaçlara bile tepki veremez. Ameliyat bittikten sonra doktorla konuşuruz. Şuan için tek yapacağımız şey beklemek."
Poyraz'ın gözyaşları durmadan akarken kimseye bir şey demeden koşar adımlarla hastaneden çıktı.
Mert de arkasından giderken Ali tekrar eski yerine çöktü.
Dizlerini kendine çekerken hem sessizce ağlıyor hem de dua ediyordu.
"Yalvarırım sana Allah'ım, o ölmesin. Al benim canımı, ekle onun canına. Yalvarırım, lütfen bağışla bize onu..."
Telefonunu çıkarıp onun fotoğrafına baktı.
Eliyle sevdi fotoğrafını.
"Affet beni küçüğüm, yetişemedim sana. Ama yemin ederim bir saniye kırpmadım gözümü hep seni aradım." Tekrar hıçkırdı.
Murat elini onun omzuna koydu.
Böyle küçük çocuk gibi ağlaması onu şaşırtıyordu.
Dağ gibi adamdı Ali Ulusay.
Ali omuz silkti.
Bu sıra Halil ULUSAY ve ailesi hızla koridora gelirlerken bilgi almak için bir şeyler soruyorlardı.
Başka bir çığlık sesi duyulunca herkes oraya döndü.
Beyza Ulusay üzerinde günlük eşofman takımlarıyla bağıra bağıra kolundaki serumu umursamadan geliyordu.
"Kızım nerede? NASIL O? BİR ŞEY SÖYLEYİN ALLAH AŞKINA İYİ DEYİN!" Mustafa Ulusay onun koluna girerken o da gözyaşlarını siliyordu.
Ali ayağa kalkıp annesine gitti. Onun narin bedenine sarılarak kendine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİLERİM Mİ?
Adventure17 yıllık hayatını geçirdiği ailesinin öz ailesi olmadığını öğrenen Umay'ın hikayesini anlatıyoruz. Klasik bir aile kitabı olabilir ama çok daha güzeli.