10. Bölüm
Aradan yaklaşık on iki gün geçmişti ve ben onlarla hiç iletişim kurmuyordum. Sabah erken saatte kalkıp kütüphaneye gidiyordum. Akşam saatlerine kadar orada ders çalışıp kitap okuyordum. Pazar günü kütüphane yoktu bu büyük bir sıkıntıydı.
Akşam yedi sekiz gibi eve geldiğimde onlarla karşılaşsam bile konuşmuyor odama girip kapımı kilitliyordum.
Mustafa Bey ve Beyza Hanım sürekli benimle konuşmaya çalışıp böyle yapmamam gerektiğinden bahsediyorlardı ama onlara tek bir tepki bile vermiyor sadece dinliyormuş gibi yapıyordum.
Acayip derecede ders çalışıyordum eğer böyle devam edersem istediğim yeri kazanabilirdim.
Bu yaklaşık iki haftalık süreçte Can bir kere bana sarılıp özlediğini söylemişti ama o da sinirimden haddini almıştı.
Onu 'biz birbimizin hiçbir şeyi değiliz ve olmayacağız, bunu en iyi bilen sensin böyle hareketler yapma' diyerek kendimden uzaklaştırmıştım.
Şu an da saat altı buçuk civarıydı. Dişlerimi fırçalayıp yeni aldığım mavi kot şortumu giydim. Onu pazardan almıştım ama yine de güzeldi.
Kendime bursumla birkaç cici almıştım. Paramın yarısı duruyordu. Akşamları evde yiyemediğim için dışarıda para harcamam gerekiyordu.
Kendime beyaz renkli bir bluz almıştım. Göbeği açıktı. Hayatım boyunca asla böyle bir şey giymemiştim. Belim baya açılıyordu. Vücudumdaki yaralar gözükmesin diye vücut kapatıcısı almış ve belimin her yerini kapatmıştım.
Bilekli vanse'lerimi ayaklarıma geçirip siyah sırt çantamı sırtıma geçirdim.
Çok sevimli olmuştum. Kendime birkaç tane de makyaj malzemesi almıştım.
Dudaklarıma kalem ile çerçeve çekip içini boyadım. Maskara ve allık kullanıp eşyalarımı çantama yerleştirdim.
Yeni aldığım eyeliner'ı birkaç denemeden sonra ince bir şekilde çekip gülümseyerek gözlerime baktım.
Vücut spreyimi de sıktıktan sonra kemanımı da alıp odadan çıktım. Ses sarf etmeyeye özen göstererek aşağıya indim. Mutfağa hızla girerek kendime kahvaltıda yiyeyim diye bir sandviç hazırlıyordum ki masanın üzerinde hazırlanmış ve streç filme sarılmış bir sandviç gördüm. Yanında da karışık meyve suyu vardı.
Gözlerimin dolduğunu hissettim. Bunu Poyraz yapmıştı! Karışık meyve suyu sevdiğimi de bilen tek kişiydi. Bir anlık gelen dürtü ile kemanımı ve çantamı masaya bırakıp hızlı ama sessiz adımlarla üst kata çıktım.
Poyraz'ın odasının önüne gelince kapıyı çalmadan açıp içeriye girdim.
Derin bir uykuya dalmış masum masum uyuyordu. Ona yaklaşıp bir anda elimi saçlarına uzattım.
Yanağına tüy kadar bir öpücük kondurup odasından çıktım.
Onu çok seviyordum.
Küçük adımlarla yürümeye başladım. Hava çok güzeldi.
Gülümseyerek lüks mahallemizden çıkıyordum ki bir kargaşa olduğunu fark ettim.
Yolun ortasında bir down sendromlu çocuk vardı ve elindeki lolipopu ile ağlıyordu. Yedi sekiz yaşlarında duruyordu. Endişe ile telefonumu cebime koyup çocuğa ilerledim.
Kimse durmuyor arabalar korna çalarak hızla yanından geçiyordu. O da korkudan tir tir titriyordu.
Bu resmen iğrençti. Ona kimsenin yardım etmemesi. İnsanlık denen şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİLERİM Mİ?
Adventure17 yıllık hayatını geçirdiği ailesinin öz ailesi olmadığını öğrenen Umay'ın hikayesini anlatıyoruz. Klasik bir aile kitabı olabilir ama çok daha güzeli.