Bölüm Şarkıları: Ali Kınık- Küstün mü?
Duman- Dibine kadar
Bölümü beğenirseniz oy+ yorum yapar mısınız...
Keyifli okumalar😄
"En yakın zamanda nikah işlemlerini başlat istersen..."
😊
Hayat gerçekten siz planlar yaparken başınıza gelenlerden ibaretti. Bunu bugün bir kez daha anlıyordum. Benim için Hakkari defteri, ailemin beni bu yaşımda bile bir yük olarak gördüğü için mecburen yanlarında kalmaya zorlamalarıyla başlamıştı. Hayır yanlarında kalmamı istedikleri için kurmuyordum bu cümleyi gerçekten bana bakmaya mecbur gibilerdi. O gece babamı annemle telefonda konuşurken duymuştum, "Sanem Ferda'yı daha fazla hastanede ve evde istemiyor. Senle benden olan bir çocuğu görmeye bile tahammülü yokmuş. Ferda'yı ikna et ve yanına al Meltem." demişti.
Kurduğu her cümlede kalbime defalarca camlar batıyordu uzaktan gören biri bile anlardı ama öz annem ve babam bunu hiçbir zaman anlamamıştı.
Eğer annem o gece beni yanına çağırsaydı giderdim ama telefonun diğer ucunda ne dediyse artık babam daha da öfkelenmişti, "Huzurumun bozulmasını istemiyorum anlamıyor musun? Bu çocuğu tek başıma mı yaptım Meltem! Defalarca korunman için uyardım. Eğer biraz sorumluluk sahibi olsaydın sabah hap içmeyi unutmazdın! Şimdi benim başıma bırakamazsın onu!"
O gecenin sabahında hiçbir şey olmamış gibi yüzsüzce oturdum kahvaltı masasına. İştahım yoktu zaten gece üzüntüden kusmuştum ama göstermelik çayımdan birkaç yudum aldım ardından babam günlerce yemek yememe engel olacak o konuşmayı yapmadan ben gayet normal bir şekilde yalnız yaşamak istediğimi söyledim.
Hayır istemiyordum belki kaçırılmamdan sonra yanlarında kalmadığım için vicdan yapar diye kendi içimde ona şans vermiştim.
Formaliteden yanına çağırmıştı ama ben salak gibi benden şans istemeyen babama kendi içimde bir şans vermiştim ve yine yanıltmamıştı.
Buydum ben. Türkiye'nin en ünlü cerrahlarından Meltem Aslanoğlu ve Engin Gülsoy'un aşkının biricik meyvesi. Hayatı yurt dışında geçmiş, her istediğini parayla elde etmiş mekanların yapma bebeği Ferda Gülsoy'dum.
Okullar tatil olmuş babama yalvarıp Türkiye'ye dönmüşüm ama onları görmek için değil anneannem için. Anneannem çay koymuş sobalı odadan oturuyoruz. "Anneanne benim adımın anlamı ne?" diye soruyorum.
Gülümsüyor bana, "O vefasuz anan koydi adini. Şuncacık sabiye böyle ad mi konur dedum anlamı gelecektur, yarindur ana dedi..." diyor.
Annem yarın demişti benim için yarınıydım ben hiç gelmeyecek olan yarını. Diğer eşinden olan oğlu Ömür ise hayat, yaşayıştı. Ömür annemin yaşamıydı ben ise yarını.
Belki de adımın ikinci anlamı yüzündendi. Ferda ama son gün, kıyamet olan Ferda'ydım. Yarın değil son gün olan Ferda'ydım. Bu yüzden gittiğim her yere uğursuzluğumu da peşimden sürüklüyordum.
🙂
Hayatıma birçok erkek girmişti. Fakat hiçbiri sevgilim olmamıştı çünkü hepsi zengin, şımarık, hayatta babası olmasa hiçbir yere gelemeyecek olan sünepelerin tekiydi. Belki sünepe kelimesi argoya kaçabilirdi ama benim gözümde öyleydi. Her işini parayla yapan adamın gücü de hiçbir zaman gözüme hoş gelmemişti.
Babam ortağı Haşim Bey'in oğlu Furkan'la evlenmemi istediğinde ilk defa ona sesimi yükseltmiştim. Evet bana yapılan haksızlıklara, can yakıcı cümlelerine, yok sayışlarına karşı bir kere ağzımı açmayan ben ona ilk defa karşı gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUDUT
Hành động"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca...