Bölüm şarkıları: Maneskin- Coraline
No.1, Melek Mosso- Dünya Gül Bana
Keyifli okumalar🌻
🌻
Kapıyı birazcık açtım ve gelene aradan baktım çünkü kapının dürbün kısmı yoktu. Gördüğüm suratla şaşkınlıkla elim kapının kolunda kaldı. Yutkundum, ne dönüyordu burada?!
🥰
"Zahmet ettiniz Meryem Hanım koltuğu açmanıza bile gerek yoktu gerçekten..."
Karşımda ki sevecen bakan yeşillere gülümsedim mahcupça, "Daha neler Ferda ayrıca hanım demene gerek yok abla demen yeterli yarından itibaren komşuyuz sonuçta!"
Kafamı salladım belli belirsiz, bana pijama getireceğini söyleyip çıktı odadan bende küçük adımlarla salona girdim tekrar. Yüzbaşı ve Alpaslan Bey balkonda oturmuş sigara içerek bir şeyler konuşuyordu. Beni gördükleri an Yüzbaşı sigarasını söndürdü ikisi de salona geldi.
4 saat önce...
Şaşkınlıkla kapıyı bırakmıştım, kendiliğinden açılmıştı karşımda duran Yüzbaşıyla birbirimize mal mal bakıyorduk. Bir süre sonra tepki vermeyi akıl etmiştim sonunda. Usulca kaşlarım çatıldı, kafamı 'hayırdır?' der gibi salladım.
Üzerime kısa ve tuhaf bir bakış attı normalde utanmam gereken bir bakıştı ama asla utanmamıştım. Bu saatte evime geliyorsa beni nasıl görmeyi bekliyordu!
Dolgun dudakları usulca aralandı soğukkanlılıkla "Üzerini değiş Enver Binbaşıyla görüşmeye gideceğiz." dedi.
Dalga mı geçiyorsun benimle bakışı attım. Tüm kaslarımın gerildiğini hissettim "Bu saatte bir yere gelemem." dedim net bir sesle.
Burnunun kemerini sıktı sakince ardından sert ve keskin bir şekilde döndü bakışları tekrar bana, "Bak seni korkutmak istemem ama o soysuz..."
Yumrukları sıkıldı, etrafa kısa bir bakış attı. Şokla onu izliyordum korktuğum seneler sonunda başıma gelmişti. Yüzbaşının burada olmamam konusunda düşünceleri haklı çıkmıştı. O devamını getirmemişti cümlenin ama ben gayet de iyi anlamıştım.
Yutkundum, kapının önünden çekildim. "Gel içeride otur ben üzerimdekileri değişeyim..." dedim.
Kafasını hayır anlamında salladı, "Gerek yok." dedi.
Moralim berbat haldeydi, fazlasıyla gerilmiştim birde onun inadıyla uğraşamayacaktım, "Girsene içeriye hava soğuk!" diye yükseldim gereksizce. İki dakikada sinir sistemim çökmüştü resmen.
Afallamış şekilde bana baktı "Geleyim bari..." diye mırıldandı melül melül.
Siyah botlarını kapının önünde çıkarıp içeriye küçük salonuma geçti. Bir tane kanepe vardı 2 kişilik zaten ona oturunca tüm kanepeyi kaplamıştı.
Bende odama girdim hızlı bir şekilde siyah kalın sweatimi giyinip altına siyah kot pantolonumu giyindim.
Çantama içinde kimliğimin ve kartlarımın da bulunduğu cüzdanımı ve telefonumu koydum. Odadan çıktığımda, kanepede otururken dirseklerini bacaklarına yaslayıp telefonla konuşuyordu. Geldiğimi duyunca başını telefondan kaldırmış bana kısa bir bakış atmıştı ardından ayağa kalktı.
Elindeki telefonu elime tutuşturunca mal gibi kaldım. Kaşlarımı çatıp duyulmayacak şekilde dudaklarımı oynattım, "Bu ne?" dedim.
Dudaklarımı okumayı başarmış olacak ki benim aksime asla utanmadan sesli bir şekilde "Telefon sanırım..." demişti dalga geçerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUDUT
Acción"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca...