Bölüm şarkısı: İstanbul Şarkıcıları- Bir Rüya Gördüm
Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorummm
Keyifli okumalar<3
Yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Kaslı koluyla belimi tamamen sarmaladıktan sonra bana dönerek gülümsedi, "Çok bekletmedim değil mi sevgilim?"
Sudan çıkmış balık edasıyla kırpıştırdım gözlerimi biri bana şuanın rüya olmadığına inandıramazdı.
***
Burnumun dibinde ferah bir koku vardı. Kestiremiyordum ne olduğunu tam olarak aslında. Nane olabilirdi ama nane kadar keskin değildi rahatsız etmiyordu yani. Daha yumuşak ve doğal bir kokuydu. Toprağa karışan yağmur kokusu gibiydi.
Bu koku beni olduğumuz konum, karşımızda duran insanlar falan demeden mayıştırıyordu. Burnumu boynuna yaslayıp uzun uzun solumak istiyordum bu kokuyu. Yapsa mıydım? Çok absürt durur muydu?
Erim önündeki şişeden Mahir'e de bir rakı doldurup uzattı fakat benim ultra Müslüman kocam nazikçe ret etti onu. Bir şeyler konuşuluyordu masada ama pek umurumda değildi. Sanki gecenin başından beri bu anı bekliyormuş gibi huzurluydum kollarında. Şaşkınlığın zerresi yoktu şuan.
Hakan'ın sesini işittim bir ara. "Ferda Hanımın tüm gece neden suskun olduğu belli oldu." dedi benle uğraşmak isteyerek. Uykulu uykulu gözlerimi kırpıştırdım. Ezgi ise Hakan'a katılarak, "Meğer sevgilisiyle küsmüş... Sizden hiç bahsetmemişti oysa." dedi tebessümle.
Mahir sanki kırk yıldır şu ortamdaymış gibi, fazla konuşmasa da rahattı. Beni ilgilendirmiyordu bu muhabbet. Evet benim arkadaş çevremdi ama şuan hiç umurumda değildi burnumu Mahir'in gömlekten açıkta kalan boynuna bastırdım. Belimi tutuşu sıkılaştı, tüm kasları gerildi.
"Belki küstüğü içindir." dedi kısaca. Sohbetin kalanıyla da ilgilenmedim, bir ara başımı Mahir'in boynundan kaldırıp tekrar rakıya uzandığımda Emre'yle sohbet etmesine rağmen istifini bozmadan yanımdan aldı şişeyi. Yüzümü buruşturup ona baktım sanki ben yokmuşum gibi Emre'yle sohbet etmeye devam ediyordu ama belimden çekip tekrar göğsüne yatırmayı da ihmal etmedi.
Sinirlendim kalkmak istedim göğsünden ama sıkı tutuşuyla izin vermeyince çırpınmayı bırakıp yerime sindim yavru bir kedi gibi.
😇
Saçlarımın arasında geziyordu dudakları. Hissedebiliyordum ama gözümü açmak istemiyordum, mızmızlandım önce ama kulağımda ılık nefesini hissettiğimde gıdıklanıp uyanmamak elde değildi.
"Ferda... Uyan hadi, böyle uyuyamazsın." diye fısıldadı.
Huzursuzca gözlerimi araladım etrafa bakındım. İnanamıyordum hala Erimlerleydik! Gözlerimi ovuşturdum ağır ağır. Kesin gözlerimdeki makyaj yüzüme bulaşmıştı ama umursamadım. Çocuk gibi sessizce, başımı sallayarak onayladım onu.
Ortada bir hesap muhabbeti döndü. Mahir hesabı ödeyeceğini söyleyince masadakiler kesin bir dille ret etmişlerdi. Biz çıkarken görüşürüz demeyi de ihmal etmemişlerdi ama sarhoş kafayla elimi sallamıştım onlara yani sanırım.
Topuklu ayakkabılarımla yamuk bir şekilde yürüyordum her an düşebilirdim. Kolları bir kez daha belime sarıldı arabaya ilerlerken. Arabasıyla mı gelmişti bunca yolu? Tuhaf.
Gözlerim göğsüne oradan açık düğmelerinin ardındaki esmer tenine kaydı. Künyesi içindeydi, parlıyordu metal parça dokunma isteği doldu içime ama ben bunu yapamadan beni tabiri caizse arabaya atar gibi oldu öküz herif!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUDUT
Akční"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca...