"Baba, ben..." Devamını getiremeden yere çöktü Adalie. Babası hemen yanına ilerledi. "Hayır hayır hayır. Bana bak, Adalie bana bak. Bir şey olmayacak. Sakın korkma."dedi Thanos.
Kendince kızını teselli etmeye çalışıyordu ama geri dönüşü yoktu. O da diğerleri gibi toz oluyordu. Onu kaybediyordu. Tüm herkesi kaybedebilirdi. Sorun olmazdı. Kendisini bile feda edebilirdi ama kızı olmazdı, olamazdı. Artık tamamen avuçlarının içinde tozlar vardı. Kızına ait son şey.
Yüzbaşı'nın olduğu yerden kalması ve Thanosa doğru koşması kısa sürmüştü. Thanos arkasında açılan geçitten geçti ve kayboldu. Şimdi ise herhangi bir gezegende, aldığı tüm canlarla baş başaydı.
Yanında kızı olsun, onunla beraber buralardan geçsin isterdi. Hayali bu yöndeydi. Böyle olacağını düşünmemişti. Yok olacak kişilerden olacağı ihtimali aklının ucuna dahi gelmemişti. Önündeki güzel manzaraya baktı. Topallayarak ileri doğru adımladı. Eldiven onda büyük bir hasar bırakmıştı.
Yavaşça yanındaki kayaya oturdu. Etrafına baktı, tek bir nefes dahi yoktu. Artık tutamadığı gözyaşlarını bıraktı. Ağlamak istemezdi. O güçlü biriydi, o kızının güçlü babasıydı. Böyle olmamalıydı. Asla geri getirilmeyecek bir adım atmıştı.
-Adalie-
Olduğum yerde yavaşça doğruldum. Etrafıma göz gezdirdim, ama bir türlü nerede olduğumu kestiremiyordum. Sahi, ben neredeydim. Zihnimi zorladım, hatırladığım şeyler ise tam bir faciaydı. Babam eldiveni kullanmıştı. Beraber insanların yok oluşunu izliyorduk ve ben... Bende yok olmuştum.
Ben kaybetmiştim. Amacıma ulaşarak kaybetmiştim. Geri dönüşü yoktu. Peki ya, neresiydi burası. Bir boşluk mu, hayır hayır. Başka bir boyut? Hiç sanmıyorum.
Herhangi bir şey ya da bir kişi görmek umuduyla etrafa bakındım. Yürüdüm ama bir sonsuzlukta gibiydim. Yerde sayılamayacak kadar insan cesedi vardı. İyi ama, bu insanlar ölemezdi. Eldiveni kullanmanın sonucu yok olmasıydı. Ölmezlerdi. İleriden gelen sesler ile koşmaya başladım. Görüntü yavaş yavaş netleşiyordu.
İleride kim olduğunu bilmediğim insanları gördüm. Yaşıyorlardı, kurtulmuştum. Onlara bakarken yanlarında tanıdık olan kişiyi gördüm. Wanda. Avengers'ın çoğunu tanımıştım. Ama bilmediğim bazı kişiler vardı.
Wanda'da bana döndü ve sinirle gözleri parladı. Hızla bana koşmaya başladı. Olduğum yerde durdum. Aynı anda ellerimizi kaldırdık. Ortada bir şey yoktu ama. İkimizde güçlerimizi kullanamıyorduk. Ellerime baktım. O da aynı şekilde.
Bu ona engel değildi sanırım, direkt üstüme atlamıştı. Aptal. Yana kaydım, ileri sendelediği sırada arkasından bir tekme attım. Düştüğü yerden kalktı ve ellerini saçlarıma götürdü. Bileklerinden tutup geriye kırdım ve arkama, sırt üstü attım.
"Gücün bana karşı koyabilir belki ama, bedenin değil."dedim. Ardından sırıttım. Daha da sinirlenmişe benziyordu, doğal olarak. Üstüme saldırmaktan vavgeçmiyordu, bende onu yerden yere vurmaktan. Bunun böyle sürmeyeceğini anlayan arkadaşları aramıza girdiler. Sonunda.
"Hepsi sen ve o aptal baban yüzünden. Kaybettik, her şeyimi kaybettim. Hayatımı, birtanemi."dedi Wanda. İçindeki öfkeyi ve nefreti döküyordu. Belki de gerçekleri söylüyordu.
"Aman ne acınası. Bende babamı kaybettim. Ona bir şey olmamış olabilir, olan bana oldu evet. Ama kaybettim."
"Savunman bu mu gerçekten? Asıl amacına ulaştığın için mutlusundur. Bu yalanları bırak."
Şimdi iyice sinirlenmeye başlıyordum. Bana bunları demeye hakkı yoktu. Bende kaybetmiştim. Kaybeden sadece o değildi. Ağzımı açıp konuşacağım sırada yandan biri atladı. "Bırak tartışmayı Wanda. Ne söylesen anlamaz. Boşuna kavgaya gerek yok."
"Ama Bucky, o beni öldürdü. Ailemi öldürdü. Bunu ona göstermeliyim."
Bana değilde daha çok kendi aralarında konuşuyorlardı. Adının Bucky olduğunu öğrendiğim adam önce bana bakmış sonra konuşmaya başlamıştı tekrar. "O anlamaz. Ne yaparsan yap zevk alır belkide. Kalpsizin ve bencilin teki ile işin olmasın. Gel biraz dolaşalım."
Kalpsiz mi? Saçmalık, ben mi kalpsizim? Gerçekten sinirleniyordum. Gözlerimi devirdim ve geldiğim yerden dönmeye karar verdim. Birkaç adım attıktan sonra biri bana seslendi.
"Aa, şey. Bence gitmemelisin. Tamam senden pek haz etmiyor olabiliriz ama buradan beraber kurtulabiliriz."dedi Spiderman. Adam demek garip kaçardı. Çocuktan bir farkı yoktu pek.
Arkama dönmeden, omuzumun üstünden baktım. "Gerek yok, kendi başımın çaresine bakabiliyorum."diyerek yoluma devam ettim.
Uzun zamandır yürüyordum. Kaybolma gibi bir durum söz konusu değildi. Her yer aynıydı çünkü, bende zaten bir şey bulurum amacıyla yürüyordum. İleride gördüğüm yeşil ışıklar dikkatimi çekmişti bu sefer de.
Oraya yaklaştım. Yere oturmuş büyü yapan Strange'i görmeyi beklemiyordum. Geldiğimi fark edip bana döndü. Gözlerinde, diğerlerinin aksine sinir ve öfke yoktu. Ona baktım. "Ne yapıyordun?"dedim. Ayağa kalktı, "Buradan kurtulabilmemiz için bir şeyler deniyordum."
"Kurtulabilecek miyiz peki?"
"Çok zor bir ihtimal. Zor olan, bizim bir şey yapamayacak olmamız. Geri dönebilmemiz için tekrardan taşlar kullanılmalı."
Gözlerim korkuyla açıldı. Aklıma dolan düşünceler ile telaşlanmıştım. Umarım düşündüğüm şey olmazdı. "Babam."diye fısıldadım.
"Hayır, baba. Lütfen beni bir kerede olsa yanılt."
•••
Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?
Okuduğunuz için teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •
FanfictionAdalie, babasının ona bıraktığı izler ile yaşamaya alışkındı. Ama babası olmadan pek değil. Yaptığı şeylerin bir hata olması umrunda bile değildi ama sanırım düzeltmesi gerekiyordu. Bu hataları da Avengers ile düzeltecekti.