Buradaki birinci haftamdaydım. Aramızda bir sorun yoktu ama pek ısınanamıştım. Biraz uzaktık. Arada Natasha ile antreman yapıyorduk. Steve ile kitap okuyorduk birde. Diğerleriylede konuşuyordum ama aramız çok iyi değildi.
Fury beni açıklamayacağını söylemişti. Bir anda ekibe yeni bir kahraman gelmesi tüm herkesin dikkatini çekerdi. Ona da söylemiştim zaten kahraman olarak gelmediğimi. O da öyle düşünüyordu. Bana buraya kalmam için geleceğimi söylemişti. Ama o bunu görevlerede çevirdi. Kısacası görevlerede gidiyordum. Örneğini gördüm.
Terastan indim. Temiz hava ne zamandan beri iyi geliyordu bana? Aşağa mutfağa ilerledim. Gördüğüm pasta tarifini yapmaya gidiyordum. Ellerimi iki yana açmış asker gibi yürümeye başladım.
Mutfağa varınca dolapları açıp malzeme varmı diye baktım. Artık bu konularda çekinmiyordum. Kimsenin taktığı yoktu zaten. Eksik olan malzemeleri kafamda bir listeye yazarken dolabı kapattım. Cüzdanımı ve telefonumu alıp dışarı çıktım.
Markete geldim ve elime bir sepet aldım. İhtiyacım olan, olmayan her şeyi doldururdum ve kasaya ilerledim. Kartımı cüzdandan çıkardım. Kasiyer hepsini geçtikten sonra ödemeyi yaptım. Malzemeleri poşete doldurmaya başladım.
"Hey, sen o kız olmalısın."dedi biri. Sesin geldiği yere döndüm. Tanımadığım, benden küçük olduğu belli olan bir kız. "Ne, ben kimse değilim. Sil aklındakileri."
"Yalan söyleyemiyorsun. Sen o savaştaki kızsın. Sihirleri olan."
"Sihir mi? Ben onlara sihir demezdim. Kimseye söyleme, buradan gideceğim zaten."
Arkamı dönmüş hızlıca gidiyorken bana yetişti. "Avengers'a katıldın değil mi?"
"Hayır, ve bağırmayı kes. Beni görmedin ve bilmiyorsun. Tamam mı?"
Benden kısa olduğu için kafasını kaldırıp bakıyordu. Gözlerini açmış masumca başını sallıyordu. "Güzel."dedim ve dışarı çıktım. Eve koşarak gittim bile diyebilirim.
Üstümdekileri çıkarıp bir köşeye attım. Aldıklarımı yerleştirdim. Kullanacaklarımı kenara ayırdım ve bir kap aldım. Tarifi açıp karşıma koydum. Ellerimi yıkayıp tekrar mutfağa geldim. İşte şimdi başlayabilirdim.
Malzemelerin bir kısmını koymuş çırparken kapıdan ses geldi. Ardından küçük adımlarla koşma sesi. Yanımda tezgaha uzanmaya çalışan küçük bir kız vardı. "Burada ne işin var, içeriye geç."
"Merak ettim, sana yardım edebilirmiyim? Lütfen...", sonunu uzatarak söylemişti.
Biraz daha bakınca bunun Tony'nin kızı, Morgan olduğunu gördüm. Daha önce hiç yüzyüze gelmemiştik. Ama Tony'nin anlattığı kadar biliyordum. Kızını severek anlatıyordu.
"Ama, sen yapamazsın."
"Annemle yapmıştım. Bana söylersin yaparım, olmaz mı?"
Bugün neden herkes bir tatlıydı? Çocuklarla pek baş edemezdim. En sonunda bağırır korkuturdum, uzaklaştırırdım. "Peki, sen bunu karıştır. Bende kremasını hazırlayayım."
Ellerini çırparak yanıma iyice yaklaştı. Taburesini düzeltti. Çırpıcıyı ona verdim. Sıkı bir şekilde tutmasını söyledikten sonra başka bir kap aldım. Krema hazırlamaya başladım.
"Abla, senin adın ne?"
"Adalie, peki senin ne?", bilmeme rağmen sordum.
"Benimki Morgan. Ve sen şu güçleri olan abla mısın? Babam ve Steve amca anlatıyordu. Ben büyünce sen olmak istiyorum. Süper güçlü kahraman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •
FanfictionAdalie, babasının ona bıraktığı izler ile yaşamaya alışkındı. Ama babası olmadan pek değil. Yaptığı şeylerin bir hata olması umrunda bile değildi ama sanırım düzeltmesi gerekiyordu. Bu hataları da Avengers ile düzeltecekti.