1.1

90 7 7
                                    

-Adalie-

"Yani ayağına kadar geldiler. Konuşmak için, öyle mi?"diyen Loki'ye baktım. "Nasıl anlamak istersen."

Elimdeki son tabağıda masaya bıraktım. Sandalyeyi çekip oturdum. "Özellikle Tony'den beklenmeyecek bir hareket. Kesin altında bir şeyler var."

"En fazla vicdan azabı çekiyordur. Konuşmayı kes ve yemek ye. Senin için hazırladım." Gülümseyerek yemeğine döndü. Koca mutfakta sadece çatal sesleri yankılanıyordu.

Yemeği bitirdikten sonra bulaşıkları toplayıp hızlıca yıkadım. Salonda beni bekleyen Loki'nin yanına geçtim. "Lütfen, bugünde antreman falan yapacağımızı söyleme."dedim hemen.

Gülerek, "İstemiyorsan zorlamam seni."dedi. Rahatladığımı belli eder bir şekilde nefes verdim.

Tony ve Yüzbaşı'nın gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Loki, Asgard'da olan işlerinden dolayı gelememişti, muhtemelen yine bir ceza almıştı. Ve şimdi tüm detayları istiyordu. Aldığım ses kaydını dinletsem bile inanmak istemiyordu. Kamera görüntüleri bile göstermiştim. Ne istiyordu anlamıyorum ki!

Kahve teklifi sunup onu bahçeye yollamıştım. Yaptığım kahveleri alıp bahçeye çıktım, birini ona uzattım. Konuşmuyorduk, o kadar bir aradaydık ki konuşacak bir şey kalmamıştı.

Boş olan etrafa baktım. Tek bir canlı bile yoktu. Bir tek ben vardım, şaka gibi! Anlamsız bir şekilde kimse yoktu. Geri döndüğümde sadece evdekiler gitti sanmıştım ama, koca yerde kimse yoktu. Gezegenin bilmediğim yerleride vardı elbette. Ama bir şey olup yolları düşerdi muhtemelen buraya. Kimseyi görmemiştim ama.

Bazen çok sıkılsamda, huzur bulduğumu gizlemeyecektim. Sakinlik mükemmel bir şeydi. Bunu dememin üzerine bir şey olması gerekiyor. Her dediğim iyi şeyin ardından bir felaket gelmek zorundaydı.

Loki'ye döndüm. O da bir şeyler düşünüyordu. "Sende neler var bakalım. Hiçbir şey olmadı mı?"dedim.

"Hayır, sanırım babam beni sevmeye başladı. Ya da ben öyle hissediyorum. Birde abim, Thor, onunla iyi anlaşmaya başladık diyebilirim. En azından üvey muamelesini kesti."

"Ne güzel! Adına çok mutlu oldum, ve eminim öyledir. Sadece hissetmiyorsundur."

Aradan saatler geçmiş, yine bir şekilde konu açıp konuşmuştuk. Artık gitmesi gerektiğini söyleyip geri dönmüştü. Yukarı, odama çıktım. Son zamanlarda aklıma takılan çok şey vardı.

Tüm teknolojik aletlerimi bir çantaya düzgünce yerleştirdim. Saatimi koluma taktım, kolyemi unutmamıştım tabiiki.

•••

Bir sabahta düzgün kalksam keşke! Her sabah ayrı bir macerayla uyanmaktan bıkmıştım. Sabah bile değildi hatta. Yüksek bir sarsıntı ile yerimden kalkmıştım. Zifiri karanlık ve ben hiçbir şey görmüyorum.

Dışarıya baktım. Çoğu yer yanıyordu. Alevler fazlaca büyüktü. Boş bir gezegenden de ne isteyebilirsiniz?! Görebildiğim kadarıyla kimse yoktu. Ateşlemeler üstten yapılmış olmalıydı. Muhtemelen bir roket falan atılmıştı. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Bu saatten sonra burayı kurtarmak isteyeceğimi pek sanmıyorum.

Hızlıca birkaç gün önce hazırladığım çantamı aldım. Zaten buradan gitmeyi düşünürken neden ki yani. En alt kata indim. En güçlü elementlerden yapılmış odaya girdim. Baba, teşekkür ederim. Zamanında burayı yaptırdığın için.

Sarsıntının, atışların bitmesini bekledim. En son hissettiğim şey yukarıdaki eviminde yıkıkdığı falandı sanırım. Umarım buradan çıkabilirdim.

Aradan geçen dakikalar bana saatler gibi gelmişti. Bitmek bilmeyen bir şeydi. Evin dışından açılan kapıya ilerledim. Hafifçe baktığımda havanın aydınlandığını, her şeyin bittiğini gördüm. Olduğum yerde hızlıca kıyafetimi ayarladım. O sıra yanımda Loki belirdi. "İyi misin? Evin o halini görünce sana bir şey oldu sandım."

"İyiyim, bana bir şey olmadı. Gerekli her şeyim güvende. Sanırım artık burada kalmayacağım."

"Nereye gideceksin peki. Asgard'a yanıma gel."

"Teklifin için çok teşekkür ederim. Asla kaçırmak istemezdim ama hayatımın sonuna kadar orada yaşayamam. Sanırım, ait olduğum Dünya'ya gideceğim. Zorla."

Bir süre bana bakmıştı. "Peki, ama ne olursa olsun sadece adımı seslenmen gerektiğini biliyorsun. Hemen yanındayım."

"Biliyorum. Teşekkür ederim, görüşürüz o zaman."dedim ve maskemi taktım. Hızlıca atmosferden çıktım. Rotamız belli, Dünya.

-Avengers-

Elindeki tabletten güncel haberleri okuyordu Steve. Bruce da onun yanında bilim haberlerine. Tony yine garajında, Natasha Wanda ile antremandaydı. Haberleri kaydırırken bir şeye takıldı Bruce, bir habere. Ve okuduğu haber bilim ile ilgiliydi.

"Evrende gezegenlerin yok edilebildiğini bilmiyordum. Tuhaf bir şey."dedi.

"Bir takım doğa olayları, normal değil mi?"diye sordu Steve. "Doğa olayları normal Steve, ama birinin gezegeni parçalaması değil."diye cevapladı onu Bruce. Şimdi ilgisini çekmişti Yüzbaşı'nın.

Bruce görebilmesi için tableti ona uzattı. Tableti eline aldı ve haberi inceledi Steve. Yeni bir haberdi, bir kaç gün öncesine aitti.

"Geçtiğimiz günlerde uzay boşluğunda yayılan tuhaf enerji ile bilim insanları işe koyuldu. Ne olduğunu çözemeselerde bir gezegenin yok oluşunu görebilmişlerdi. Alevler yükselen gezegen, küçülmüş ve kullanılamaz hâle gelmiş bulunmakta. Adının Gliese 436b olduğu öğrenilen gezegen, sanırım artık yok."

Gördüğü isim bir yerden tanıdık gelmişti Steve'e. Nereden olduğunu bir türlü hatırlayamasada durduğuna emindi. "Bu gezegen hakkında hiç konuşmuyduk?"diye sordu.

"Hayır, neden sordun?"

"Sadece, tanıdık geldi."

Ayağa kalktı ve garaja ilerledi. Tony kapıyı açtığında içeri girdi. "Hoş geldin Yüzbaşı. Buralara uğrarmıydın?"

"Sadece aklıma takılan bir şey var, onun için."

"Yine işin düştü yani, ne oldu peki?"

"Bir haber okudum. Önemli değil ama oradaki isim aklıma takıldı. Tanıdık geldi, belki biliyorsundur."

"Neymiş?"

Steve söylemek yerine direkt haberi gösterdi. Tony kaşlarını çatmış hatırlamaya çalışıyor gibiydi. Onunda aklının bir kenarında yer edinen bu isimi, sonrasında hatırlayabilmişti. Hemen yanındaki adama döndü.

"Bu, Adalie'nin yaşadığı gezegen değil miydi?"

•••

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yazım yanlışlarım için kusura bakmayın.

Senaryo pek hoşuma gitmedi ama artık bir moment vermemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Öpüldünüz:)

• 𝐁𝐥𝐚𝐧𝐜 𝐍𝐨𝐛𝐥𝐞 •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin